Sağlık girişimleri, özellikle dermokozmetik ürünler, sadece bilimsel arka planla değil aynı zamanda stratejik hamlelerle de başarıya ulaşır. Ancak birçok girişim, yurt dışına açıldığında büyük hayallerle yola çıkıp kısa sürede hüsrana uğrayabiliyor. Bunun nedenleri aslında oldukça net: pazarı tanımamak, veriye dayalı hareket etmemek, kullanıcıyı anlamamak ve doğru partnerleri bulamamak.
Gelin, dermokozmetik ürünler üzerinden örneklerle bu kritik hatalara daha yakından bakalım.
Sağlık Girişimlerinde Yurt Dışında Başarıyı Belirleyen Faktörler Nelerdir?
Yeni Pazarı Gözlemlemeye, Anlamaya ve Öğrenmeye Yeterince Zaman Harcamamak
Her ülkenin cilt yapısı, güzellik algısı ve sağlık ihtiyaçları farklıdır. Türkiye’de akne karşıtı bir serum büyük ilgi görebilirken, Japonya’da hassas cilt bariyerini güçlendiren ürünler ön planda olabilir.
Diyelim ki bir girişim, “bitkisel içerikli leke giderici krem” üretiyor. Türkiye’de güneş lekelerine karşı yoğun bir talep var. Ancak aynı ürünü İngiltere’ye ihraç ettiğinizde tüketici önceliği leke değil, nem kaybına bağlı hassasiyet olabilir. Eğer girişimci pazarın bu farklılığını gözlemlemeye zaman ayırmazsa, ürün raflarda beklerken tüketici farklı markalara yönelir.
Pazar araştırması için birkaç ay ayırmak, lokal dermatologlarla görüşmek ve kullanıcı deneyimlerini toplamak, milyonlarca liralık yanlış yatırımı önleyebilir.
Yeni Pazar Hakkında Güvenilir İstatistiksel Bilgi Edinememek
Bir dermokozmetik ürün için pazar büyüklüğünü, tüketici segmentlerini ve rakip analizini bilmeden yurt dışına açılmak, pusulasız bir gemiyle okyanusa açılmaya benzer.
Örneğin, bir girişim “probiyotik içerikli yüz temizleme jeli” geliştirdi. Türkiye’de probiyotiklerin popülerleşmesiyle ürün kısa sürede ilgi görmüş olabilir. Ancak Fransa pazarına açılmayı düşündüğünüzde, istatistikler incelenmeden karar verilirse risk büyür. Çünkü Fransa’da tüketici “probiyotik” kavramına daha temkinli yaklaşabilir, hatta ürünün etkinliğini sorgulayabilir.
Burada yapılması gereken, istatistiksel raporlardan destek almak: Hangi yaş grubu hangi dermokozmetik ürünleri kullanıyor? Probiyotik içerikli ürünlerin bilinirliği ne düzeyde? Dermatologların reçete ettiği markalarda hangi içerikler öne çıkıyor? Bu verilere ulaşmadan pazar girişine kalkışmak, uzun vadeli kayıplara yol açabilir.
Hedef Kullanıcıyı Tanımlayamamak
Dermokozmetik girişimlerde en büyük hatalardan biri, “herkes kullanabilir” varsayımıdır. Oysa her ürünün net bir hedef kitlesi olmalı.
Düşünün ki bir girişim “yaşlanma karşıtı göz çevresi serumu” geliştiriyor. Türkiye’de bu ürünün hedef kitlesi genellikle 30 yaş üstü kadınlar olabilir. Ancak Almanya’da erkekler arasında da ciddi bir göz kremi pazarı vardır. Eğer girişim, hedef kullanıcıyı doğru tanımlamazsa, iletişim kampanyaları yanlış kitleye yönelir ve sonuç hüsran olur.
Kullanıcıyı tanımlamak; yaş, cinsiyet, gelir düzeyi, yaşam tarzı ve hatta kültürel alışkanlıklarıyla beraber yapılmalıdır. “Kimi ikna etmeye çalışıyorum?” sorusu netleşmeden yapılan pazarlama, boşa giden bir yatırım olur.
Ürünü ve/veya Pazarlama Karmasını Uyarlayamamak
Bir ülkeye girerken ürünü birebir aynı formülle sunmak bazen yeterli olmaz. Mevzuatlar, tüketici alışkanlıkları ve pazarlama dilleri farklıdır.
Örneğin, bir girişim “yüksek SPF’li güneş kremi” üretiyor. Türkiye’de 50 SPF tercih edilirken, İskandinav ülkelerinde tüketici 30 SPF’yi yeterli görebilir. Ayrıca ürünün ambalajında kullanılan renkler, kültürel algılar nedeniyle farklı karşılanabilir.
Pazarlama karması da aynı şekilde değişmelidir. Türkiye’de influencer iş birlikleri çok etkiliyken, Almanya’da klinik test raporlarının ön planda olması güven unsuru yaratır. Ürünü olduğu gibi taşımak yerine, pazara özel küçük dokunuşlar yapmak büyük fark yaratır.
Yeterli Hizmet Sunamamak
Dermokozmetik yalnızca ürün değil, aynı zamanda danışmanlık gerektirir. Kullanıcıya doğru ürün kombinasyonunu sunmak, yan etkiler konusunda bilgilendirmek ve satış sonrası destek vermek çok önemlidir.
Bir girişim “hassas ciltler için onarıcı serum” üretiyor diyelim. Ürün Hollanda’da raflara çıktı, fakat tüketiciler ürünün nasıl kullanılacağı, hangi cilt tiplerine uygun olduğu konusunda yeterince bilgi alamadı. Ürün iade oranı artar, marka güvenilirliği düşer.
Sağlık girişimleri, özellikle dermokozmetik alanında, sadece ürün satmaktan öte bir hizmet sunmak zorundadır. Online cilt analizleri, dermatolog destekli tavsiyeler veya 7/24 müşteri hizmetleri, kullanıcı sadakati için kritik olabilir.
İyi Stratejik Partnerler Bulamamak
Yurt dışında başarılı olmanın anahtarı, doğru partnerlerle çalışmaktır. Tek başına yol almak çoğu zaman sürdürülebilir değildir.
Örneğin, bir girişim “kolajen destekli dudak bakım kremi” geliştirdi. Ancak Amerika pazarına girmek için tek başına büyük yatırım yaptı. Distribütör, eczane zinciri veya dermatolog ağıyla ortaklık kurmadan yapılan bu girişim kısa sürede başarısız oldu. Çünkü yerel partner olmadan, hem regülasyon süreçleri hem de tüketiciye erişim çok zordur.
Doğru partner, sadece ürünü dağıtan değil; aynı zamanda markaya değer katan, lokal pazar dinamiklerini aktaran ve kullanıcıya ulaşmayı kolaylaştıran kişidir.
Sağlık girişimleri ve özellikle dermokozmetik alanı, sadece inovatif formüllerle değil, aynı zamanda stratejik hamlelerle başarıya ulaşır.
-
Pazar araştırması yapmadan atılan adımlar,
-
İstatistiksel veriye dayanmayan kararlar,
-
Yanlış kullanıcı hedeflemeleri,
-
Uyarlanmamış ürün stratejileri,
-
Eksik hizmet sunumu,
-
Yanlış partner seçimleri…
Bunların hepsi, yurt dışında başarısızlığın bilinen reçeteleridir.
Eğer bir dermokozmetik girişimi bu altı maddeye dikkat eder, her pazarı kendi dinamikleriyle ele alırsa, sadece ürün değil, aynı zamanda güven de ihraç etmiş olur.
Ve unutmayalım, dermokozmetik ürünlerde güven, en az etkinlik kadar önemlidir.
Simbians, verimliliğinizi artırırken iyi hissetmenizi ve iyi olmanızı sağlayan kişisel iyilik platformudur.