Yemek…
Hepimizin hayatında çok özel bir yeri var. Çocukken annemizin pişirdiği o sıcacık çorbada bulduğumuz güven, arkadaşlarla paylaşılan pizzadaki kahkaha ya da yalnız kaldığımızda bir tabak tatlının verdiği teselli…
Kısacası yemek, sadece karnımızı doyurduğumuz bir şey değil; aynı zamanda duygularımızla, düşüncelerimizle ve kim olduğumuzla da yakından ilgili.
Ama işte bazen bu ilişki sağlıklı olmaktan çıkabiliyor. Yemekle kurduğumuz bağ bozulduğunda, yeme bozuklukları kapımızı çalabiliyor. Ve ne yazık ki bu durum sadece “çok yemek” ya da “az yemek” meselesi değil; işin içinde çok daha derin sebepler var.
Peki, bu nedenler neler?
Gel, birlikte adım adım bakalım.
Yeme Bozukluğunun 7 Nedeni
Düşük Özsaygı: Kendini Yetersiz Hissetmenin Bedeli
Hepimiz zaman zaman kendimizi eleştiririz. Aynaya bakıp “Keşke şuram daha farklı olsaydı” dediğimiz çok olmuştur. Ama düşük özsaygı, bu eleştirinin hiç bitmemesi demektir. Kişi kendini hep yetersiz hisseder. Ve bu duygu, yemekle ilişkisini doğrudan etkiler.
Bazıları “Zayıf olursam değerli olurum” diye düşünür, bazıları da “Nasıl olsa yeterli değilim” diyerek kendini bırakır. Sonuç? Dengesiz ve sağlıksız yeme alışkanlıkları. Oysa değerimizi tartıdaki rakam değil, kim olduğumuz belirler.
Olumsuz Beden Algısı: Aynada Kendini Görememek
Dışarıdan bakıldığında gayet sağlıklı bir kiloda olan birini düşün. Ama o kişi aynaya baktığında kendini kilolu, çirkin ya da kusurlu görebilir. İşte bu olumsuz beden algısı, yeme bozukluklarının en büyük nedenlerinden biridir.
Birçok insan “Kendimi beğenmediğim için yemiyorum” ya da tam tersi “Beğenilmediğim için daha çok yiyorum” der. Oysa mesele kilodan çok daha fazlasıdır. Beden algımız bozulduğunda, yemek artık sadece yemek olmaktan çıkar, bir tür ceza ya da ödül aracına dönüşür.
Anksiyete: Kaygıyı Bastırmanın Bir Yolu
Kaygı, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygu. Ama sürekli kaygılı hissetmek, hayatı zorlaştırdığı gibi yeme davranışlarını da değiştirir. Bazıları stres altında iştahını tamamen kaybeder, bazıları ise duygularını bastırmak için yemek yemeye yönelir.
“Stres yemeği” kavramını duymuşsundur. İşte bu, anksiyetenin bir yansımasıdır. Ancak bu durum uzun sürerse, sağlıksız bir döngü başlar: Kaygı arttıkça yeme davranışı bozulur, yeme davranışı bozuldukça kaygı daha da artar.
Depresyon: Yemeğin Renklerini Kaybetmek
Depresyon, hayata dair enerjiyi ve isteği azaltır. İnsan bazen sabah yataktan bile kalkmakta zorlanır. Bu duygusal boşluk yemek alışkanlıklarına da yansır.
Kimi insanlar depresyondayken hiçbir şey yemek istemez, iştahını tamamen kaybeder. Kimileri ise duygusal boşluğu doldurmak için daha çok yemeye yönelir. Her iki durumda da yeme düzeni bozulur ve bu durum bir süre sonra daha ciddi sorunlara yol açabilir.
Akran Baskısı: “Herkes Öyle Yapıyor” Düşüncesi
Özellikle ergenlik döneminde akran baskısı çok güçlüdür. Arkadaş grubunda “fit görünmek” bir değer ölçüsü haline gelebilir. Çevrede sürekli diyet yapan ya da vücudunu eleştiren insanlar varsa, kişi kendini de aynı yarışın içinde bulabilir.
“Biraz kilo versen daha güzel olursun” gibi masum görünen bir cümle bile büyük yaralar açabilir. Çünkü insanlar özellikle genç yaşlarda başkalarının onayına çok ihtiyaç duyar. Bu da yeme bozukluklarının başlangıcı olabilir.
Medya Baskısı: Filtreli Dünyanın Gerçek Yüzü
Instagram’da dolaşırken hiç “Ben neden böyle görünmüyorum?” diye düşündüğün oldu mu? Aslında hepimizin başına geliyor. Sosyal medyada kusursuz vücutlara, pürüzsüz ciltlere ve fit görünümlere maruz kalmak, bilinçaltımızı etkiliyor.
Halbuki o fotoğrafların çoğu filtreli, düzenlenmiş ya da sadece belli bir açıdan çekilmiş kareler. Ama biz gerçek sanıyoruz. Bu da kendi bedenimize olan bakışımızı bozuyor. İşte medya baskısı, yeme bozukluklarının en güçlü tetikleyicilerinden biridir.
Çevrede Yeme Bozukluğu Olan İnsanlar: Davranışın Bulaşıcılığı
Davranışlar, tıpkı duygular gibi bulaşıcıdır. Eğer çevremizde sürekli diyet yapan, yediği her lokmayı hesaplayan ya da sağlıksız yeme alışkanlıklarına sahip insanlar varsa, bu davranışlar bize de geçebilir.
Örneğin, bir arkadaşın sürekli “Bu kadar yemek kilo aldırır, yememelisin” dediğinde, sen de aynı şekilde düşünmeye başlayabilirsin. Böylece sağlıksız bir yeme kültürü normalleşir.
Peki, ne yapmalı?
Şunu bilmek çok önemli.
Yeme bozuklukları sadece fiziksel değil, ruhsal bir meseledir. Bu yüzden çözümü de sadece diyet listelerinde ya da spor salonunda değil, duygularımızı anlamakta ve sağlıklı baş etme yolları bulmakta yatar.
-
Kendini başkalarıyla kıyaslama. Sen eşsizsin.
-
Yemekle ilişki kurarken suçluluk değil, dengeyi hedefle.
-
Sosyal medyada gördüklerinin gerçek olmadığını unutma.
-
Gerekirse bir uzmandan yardım al. Psikologlar, diyetisyenler bu konuda sana destek olabilir.
-
Kendine karşı nazik ol. Kimse mükemmel değil.
Yeme bozukluğu, “az yemek” ya da “çok yemek” meselesinden ibaret değildir. Arkasında düşük özsaygıdan medya baskısına kadar birçok neden vardır. Bu nedenleri bilmek, hem kendimizi hem de sevdiklerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.