Sağlık röportajlarımıza hız kesmeden devam ederken, Sevgili Fizyoterapist Beyza Gül ile sizler için bağımlılık konusunda merak edilen soruları cevapladık.
Fizyoterapist Beyza Gül AŞKIN kimdir?
“Fizyoterapist Beyza Gül AŞKIN lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümünde tamamlamıştır, yüksek lisans eğitimini de AYBÜ’de sürdürmektedir. Lisans hayatından başlayarak mezuniyet sonrası dönemde de çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yönetim kurullarında ve üye olarak görev almıştır. Bağımlılıkla mücadele alanında gönüllülük, internet kullanım bozuklukları ve madde bağımlılığı alanlarında çalışmalar yürütmektedir.”
Bağımlılık…
Bu kelime aklınıza sigarayı, yasaklı maddeleri, alkolü ve dahasını getirebilir. Benim aklıma sosyal medya ve telefon gibi teknoloji bağımlılığı da geliyor açıkçası 😊
Tüm bunların cevabının Beyza’da olduğunu düşünerek ona sorularımızı yöneltmeyi tercih ettim.
Keyifli okumalar diliyoruz.
Adife Ahsen ÇETİN: Hepimizin hayatında vazgeçemediği alışkanlıkları var. Ancak onlara bağımlı olduğumuzu hepimiz şiddetle reddediyoruz 😊 Bize ‘Bağımlı mıyım?’ sorusunu önce kendimize nasıl yanıtlayacağımızı anlatır mısın?
Fzt. Beyza Gül AŞKIN: Öncelikle, alışkanlık ve bağımlılık arasındaki ayrımı dikkate almamız gerekiyor.
Alışkanlık, bilinçli bir şekilde sürdürülen rutin eylemlerdir.
Bağımlılık ise; irade kontrolü kaybedilen, daha fazla hazza ulaşmak için yapılan eylemler sonucunda fiziksel, psikolojik ve sosyal anlamda tahribata uğrama durumu diyebiliriz. Kişi bağımlılıkla birlikte bir döngüye girer.
“Ben bağımlı olmam” diyerek başlayan süreç sırayla “İstersem bırakırım/kullanmam”, “Bu (meret) da bırakılmaz”, “Bırakmak zorundayım”, “Artık bırakacağım”, “Bıraktım bir daha başlamam”, “Bir kereden bir şey olmaz”, “Bir daha asla” cümleleriyle devam edip kişiyi tekrar “Ben bağımlı olmam” noktasına getirir.
Bunu sadece maddesel bağımlılıklar olan tütün, alkol veya uyuşturucu için düşünmemeli. Davranışsal bağımlılıklar altında sınıflandırılan kumar, internet, video-oyun, seks, alışveriş, yemek, ilişki ve egzersiz için de benzer cümleler kurulmakta.
Kahve üzerinden somutlaştırırsak; kahve içmeden günü geçiremiyor ve rahat hissedemiyor, kahve içmediğinizde baş ağrısı ve yorgunluk yaşıyor, kahve içmekten sorumluluklarınızı yerine getiremiyor, kahvenin sizde sebep olduğu olumsuz deneyimlere (kalp çarpıntısı, mide rahatsızlıkları, aşırı duyarlılık…) rağmen içmekten vazgeçemiyor, günlük içtiğiniz kahve miktarını kontrol edemediğiniz dahil olmak üzere bu düşüncelerden birkaçına sahipseniz bir uzmanla görüşmenizde fayda var.
Bu cümlelerden kahve içmeyi kaldırıp yerine alışveriş yapma, sosyal medya ve tütün kullanma başta olmak üzere günlük rutinde büyük yer kaplayan birçok eylem koyabilirsiniz.
Adife Ahsen ÇETİN: Peki, bu düşünceleri fark ettiğimizde hayatımızda nasıl bir yol izlemeliyiz? Çok genel oldu ancak senden bir örnekle anlatmanı isteyebilir miyim?
Fzt. Beyza Gül AŞKIN: Fark ettik ya da yakınlarımız, sevdiklerimiz, bizi önemseyen insanlar bize fark ettirdi diyelim. Bağımlılığın türü, şiddeti ve kişinin psikolojik dayanıklılığına göre baş etme metotları değişiyor. Her bağımlılığın şiddetini belirlemek için farklı ölçek ve kriterler kullanıldığı için direkt bir tane öneremem ama yardımcı olabilmek adına yapay zekanın da katkısıyla özet birkaç soru* hazırladım. Sayfanın sonunda yüzleşmek için bekliyorlar… Bunlara yanıtımıza göre aksiyon almak yardımcı olabilir.
Bu farkındalık sonrasında ise en sağlıklı olan bir uzmanla iletişime geçmek. En kolayı ise telefonu çevirip 115’i aramak. Günün her saati aranabilecek bu danışmanlık hizmeti Yeşilay tarafından ücretsiz veriliyor. Bu hattı aramak için bağımlı(!) olunmasına gerek de yok. Bağımlılık hakkında bilgi ve buna dair önlemler adına da iletişime geçebilirsiniz. Eğer yüz yüze görüşmenin size daha iyi geleceğini düşünüyorsanız ülkemizin birçok ilinde bulunan Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine de başvurabilirsiniz. Her iki başvuruda da verilerinizin gizliliği konusunda ise endişe duymanıza hiç gerek yok.
Bunun dışında ruh sağlığı alanında görev yapan profesyonellerle direkt iletişime de geçebilirsiniz tabii ki.
Adife Ahsen ÇETİN: Bağımlılıkla mücadele etmek bir dert etmemek bir dert diyebiliriz. Toplum herkese ve her şeye istisnasız ‘çok bildiği’ bilgileri aktarmaya çalışırken mücadeleci ruhların bu konuda yaşadığı zorlukları görebiliyoruz. Bu konuda söyleyeceklerin var mı?
Fzt. Beyza Gül AŞKIN: Soruyu bu durumu/hastalığı yaşarken mücadele eden ve yaşanmaması için mücadele edenler adına iki şekilde cevaplamak istiyorum.
Birinci gruba-ve ailelerine- karşı damgalayıcı, toplumdan uzaklaştıracak şekilde davranmak verilen en büyük zararlardan biri. Destek alabileceği kaynakları (kendisi, ailesi, itibarı, geçmişindeki güzel işleri…) değersiz hale getirmek kişiyi değil tedavi almaya ikna etmek, bilakis ilgili madde/davranışa daha sıkı sarılmasına sebep oluyor. Bu yüzden davranışlarımıza, kullandığımız dile dikkat ederek kişilerin mücadelesine çok, gerçekten çok büyük katkı sağlarız.
İkinci grup için ise aslında hepimiz mücadele içindeyiz. Her iyi alışkanlığımız, okşadığımız her baş, kulaklarının arkasını kaşıdığımız her kedi, attığımız her adımla, denizi izlediğimiz her vakit, yaptığımız her yemek ve niceleri ile mücadelemizi somutlaştırıyoruz. Böylelikle her kötü alışkanlıkla, sevgisizlikle, merhametsizlikle, hareketsizlikle, sahtelikle, batılla ve boşlukla mücadele etmiş oluyoruz.
Önünde yanan kağıdın alevlerinin büyüyüp evi sarmasını izleyenlerden değil; ortada kıvılcıma sebep olmaması için cam parçası bile bırakmamaya çalışanlardan oluyoruz. Böylece iş sadece yangınla mücadelede görev alan itfaiyeciye kalmıyor; yani yangınla sadece itfaiyeci mücadele etmiyor. Lisans sürecimde beni bu alanda bir şeyler yapmaya teşvik eden Bağımlılıkla Mücadele Kulübü’nde de (AYBÜ BAM) faaliyetlerimiz bunu fark ettirmek üzerineydi. Bizim için haftada 1 kez bir araya gelmek, hobilerimizden konuşmak, buz patenine gitmek, tiyatro seyretmek, kavramlar üzerine oturup konuşmak, sempozyum düzenlemek zaten bağımlılığa yapıcı şeylere harcanabilecek zamanla mücadeleydi. Bu etkinliklerde kurulan samimiyetle ise kent sosyolojisi ve bağımlılık üzerine konuşan mimarlık ve sosyoloji öğrencilerini doğurup, bağımlılığın rehabilitasyon sürecinde ne yapabileceği ile dertlenen bir fizyoterapisti besledi diyebiliriz…
Yürekleri ve yüreğimizi yangından korumak niyetiyle.
Bu kısa ve keyifli röportaj için teşekkür ederiz.
Bağımlılığa Dair Kendinize Sorabileceğiniz Sorular
- Bu davranışı veya maddeyi neden yapıyor/kullanıyorum? (Keyif, stres, alışkanlık, kaçış, sosyal baskı, zorunluluk?)
- Ne sıklıkla yapıyorum/kullanıyorum? Zamanla arttı mı?
- Kontrol edebiliyor muyum? Bırakmayı, azaltmayı denedim mi; başarılı oldum mu?
- Yapmadığımda nasıl hissediyorum? (Gerginlik, huzursuzluk, suçluluk, endişe ve öfke gibi belirtiler)
- Bu davranış veya madde beni fiziksel/psikolojik olarak nasıl etkiliyor? (Yorgunluk, baş ağrısı, uykusuzluk, kilo değişimleri, titreme gibi belirtiler)
- Günlük sorumluluklarımı veya ilişkilerimi etkiliyor mu?
- Bu davranış yüzünden sosyal hayatımdan uzaklaşıyor muyum? Çevremdekiler bu durum hakkında endişelendi mi?
- Fiziksel, duygusal ya da maddi zarar görüyor muyum? (tehlikeli durumlarda bulunmak, kötü kararlar almak veya sorumlulukları ihmal etmek gibi)
- Hayatımı uzun vadede (1 yıl, 5 yıl, 10 yıl) nasıl etkiler? Bırakırsam daha mı mutlu, sağlıklı, üretken veya huzurlu olurum?
‘Bağımlılık hayatı daha iyi gösterirken onun içini boşaltan her şeydir.’
-Clarissa P. Estes