Her sarsıntıda kalbiniz yerinden fırlayacak gibi mi oluyor?
Geceleri uyuyamıyor, telefonunuza gelen “AFAD uyarısı” bildirimlerinde panik mi yapıyorsunuz?
Endişelenmeyin, yalnız değilsiniz. Özellikle İstanbul gibi fay hatlarının üzerinde duran büyük bir şehirde yaşıyorsanız, deprem korkusu toplumun geneline yayılmış bir kaygı haline gelebiliyor.
Deprem Korkusu Nedir?
Deprem korkusu, bilimsel adıyla “sismofobi”, özellikle büyük depremler yaşamış bireylerde ya da sık sık deprem haberi alan insanlarda yaygın olarak görülen bir psikolojik durum. Ancak bu korku sadece yaşanmış travmalarla değil, beklenen İstanbul depremi gibi olasılıklar üzerinden de zihinlerimize işliyor.
İstanbul Depremi: Beklenen Sarsıntının Gölgesinde Yaşamak
İstanbul’da yaşayan hemen hemen herkesin dilinde şu cümle dolanıyor: “Büyük İstanbul depremi geliyor.” Bilim insanları da bu konuda net: 30 yıl içinde büyük bir depremin olma olasılığı oldukça yüksek. Özellikle Marmara Denizi açıklarındaki Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda meydana gelen küçük ölçekli sarsıntılar, uzmanlara göre bu büyük depremi tetikleyebilecek “enerji boşaltmaları” olabilir.
Kulağa korkutucu geliyor, değil mi?
Ancak korkunun kendisi, çoğu zaman gerçek tehlikeden daha yıkıcı olabiliyor. İnsanlar taşınmaktan iş bırakmaya, hatta sosyal ilişkilerini sınırlandırmaya kadar pek çok davranış değişikliğine gidebiliyor. Bu noktada depremden korunmanın yollarını bilmek kadar, deprem korkusunu yönetmeyi öğrenmek de hayati hale geliyor.
Deprem Korkusu Nasıl Ortaya Çıkar?
Deprem korkusunun pek çok kaynağı olabilir.
- Geçmişte yaşanmış bir deprem travması
- Televizyon ve sosyal medyada sürekli karşılaşılan yıkım görüntüleri
- Uzmanların sık sık yaptığı “her an olabilir” açıklamaları
- Aile bireylerinin korkularını çocuklarına yansıtması
- Hazırlıksız olma hissi
Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, kişi zihninde sürekli “ya olursa?” sorusuyla yaşar. Bu da panik ataklar, uykusuzluk, sosyal izolasyon, hatta zaman zaman depresyonla sonuçlanabilir.
Deprem Korkusu Nasıl Yenilir?
İyi haber şu: Deprem korkusu, kontrol altına alınabilir bir duygudur. Korkuyu yok etmekten ziyade onu yönetmeyi öğrenmek daha gerçekçidir. Şimdi adım adım deprem korkusuyla baş etme yollarını yaplaşıyoruz.
Bilgiyle Güçlenin, Dedikoduyla Değil
Depremlerle ilgili bilgi edinmek, korkunun kontrol altına alınmasında ilk adımdır. Ancak bu bilgiyi sosyal medya ya da kulaktan dolma kaynaklardan değil, bilimsel ve resmi kuruluşlardan edinmelisiniz. AFAD, Kandilli Rasathanesi ve MTA gibi kurumlar bu konuda güvenilir bilgiler sunar.
Unutmayın, bilinçsizlik korkuyu artırır; bilgi ise güven verir.
Hazırlıklı Olmak, Korkuyu Azaltır
Deprem çantası hazırlamak, evde güvenli alanları belirlemek ve aile bireyleriyle “deprem anı planı” yapmak sizi hem fiziken hem ruhen güçlendirir. Hazırlıklı olduğunuzu bilmek, zihinsel olarak da sizi rahatlatır.
Küçük Depremler = Büyük Deprem Alarmı mı?
Hayır, her küçük deprem büyük bir depremin habercisi değildir. Ancak bazı küçük sarsıntılar, büyük depremin tetikleyicisi olabilir. Bu karmaşık bir jeolojik süreçtir. Bu nedenle her sarsıntıda panik yapmadan, bilimsel açıklamaları takip etmek gerekir.
Psikolojik Destek Almaktan Çekinmeyin
Eğer deprem korkusu günlük yaşamınızı ciddi anlamda etkiliyorsa, bir uzmandan destek almak en doğru adımdır. Psikoterapi, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bu tip fobilerde oldukça etkilidir.
Not: Terappin – Online Terapi Platformu hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Fiziksel Aktivitelerle Stresi Azaltın
Yoga, nefes egzersizleri, meditasyon ve düzenli yürüyüş gibi aktiviteler, stres seviyenizi düşürür. Bu aktiviteler, beyin kimyanız üzerinde pozitif etkiler yaratarak kaygıyı azaltabilir.
Sosyal Destek Ağınızı Güçlendirin
Korkular genellikle yalnızken daha büyük görünür. Güvendiğiniz insanlarla bu korkunuzu paylaşmak, dayanışma içinde olmak sizi duygusal olarak rahatlatır. Mahalle bazında yapılan tatbikatlara katılmak, toplumsal olarak da bu yükün paylaşılmasını sağlar.
Deprem korkusu, aslında doğaya karşı duyduğumuz saygının ve hayatta kalma içgüdümüzün bir yansımasıdır. Ancak bu korku, bizi felç etmemeli. Bilinçlenerek, hazırlanarak ve duygularımızı yöneterek bu süreci daha sağlıklı atlatabiliriz.
İstanbul’da yaşarken bu gerçekle yaşamayı öğrenmek, aynı zamanda duygusal olgunlukla baş etmenin de bir yoludur. Çünkü bilinçli korkular, hazırlıklı olmayı; hazırlıklı olmak ise daha güvenli bir hayatı getirir.
Depremler hayatın bir gerçeği. İstanbul gibi riskli bölgelerde yaşayanlar için ise bu gerçek biraz daha yakın duruyor. Ancak unutmayın, korkularla değil, hazırlıkla yaşamak sizi hayatta güçlü kılar.
Küçük sarsıntılarda cam kenarına koşmak yerine, iç sesinize dönün ve kendinize şu cümleyi hatırlatın: “Ben hazırlıklıyım, ben bilinçliyim. Korkum beni yönetemez.”