Birçok kadın için doğum, hayatın en heyecan verici ama aynı zamanda en korkutucu deneyimlerinden biri olarak görülür. Ancak bu korkunun ne kadarının bireysel, ne kadarının toplumun dayattığı bir düşünce olduğunu hiç düşündünüz mü?
Doğum korkusu, yalnızca fizyolojik bir deneyime duyulan kaygı değil; aynı zamanda yüzyıllardır süregelen hikayeler, mitler ve toplumun kadın bedenine dair oluşturduğu kalıplar üzerinden şekillenir. Kadınların büyük bir kısmı, doğumun acı dolu bir süreç olduğu yönündeki inançlarla büyüyor. Filmler, diziler ve hatta çevremizde anlatılan hikayeler genellikle sancılar içinde bağıran kadınların dramatik sahneleriyle doludur. Ancak ya bu hikayeler gerçeğin yalnızca bir kısmını yansıtıyorsa?
Sosyologlara göre doğum korkusu büyük ölçüde öğrenilmiş bir korkudur; yani bu korku, toplumun kadınlara çizdiği sınırların bir yansımasıdır. Kadınlar, bedenlerinin doğum yapmaya “yetersiz” olduğu fikriyle bilinçaltında mücadele eder. Halbuki insan bedeni, özellikle kadın bedeni, binlerce yıllık bir evrimin sonucu olarak doğum yapmaya uygun, güçlü bir mekanizmaya sahiptir.
Bunun yanı sıra tıbbi müdahalelerin artması ve doğumun doğal bir süreçten uzaklaştırılarak tamamen medikal bir deneyime dönüştürülmesi, kadınların bu süreç üzerindeki kontrol duygusunu azaltıyor. Kontrol kaybı ise korkunun en temel tetikleyicilerinden biridir ve bu durum doğumu bir “tehdit” olarak algılamaya yol açıyor.
Bu Bakış Açısını Nasıl Değiştirebiliriz?
Doğum korkusunu aşmanın ilk adımı, bu sürecin aslında tamamen kadının gücünün bir yansıması olduğunu fark etmektir. Doğum, yalnızca bir bebeği dünyaya getirmek değil; aynı zamanda bir kadının içsel gücünü keşfettiği bir yolculuktur. Kadınlar bu süreçte bedenlerine güvenmeyi ve doğuştan gelen yeteneklerini yeniden öğrenebilir.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, doğumla ilgili korkular bireysel olmaktan çok kolektif bir sorundur. Bu nedenle çözüm, bireysel çabalardan çok toplumsal dönüşümlerde yatmaktadır. Kadınların desteklendiği, pozitif doğum hikayelerinin paylaşıldığı ve doğumun doğallığının vurgulandığı bir toplum, bu korkuyu bütünüyle değiştirebilir.
Toplum olarak doğumun dramatize edilmesine karşı çıkmalı, bunun yerine doğumun doğal, güçlü ve kadın bedenine özgü bir deneyim olduğunu vurgulamalıyız. Çünkü doğum, yalnızca bir başlangıç değil; aynı zamanda kadının gücünün ve dayanıklılığının bir sembolüdür.
Simbians Platformu‘nda sadece sağlık profesyonelleri içerik üretmektedir. Platformumuza kayıt olarak hastalıkları ve sağlık profesyonellerini takip edebilir ve kişisel sağlık duvarınızı oluşturabilirsiniz.