Geçenlerde kitapçıda dolanırken gözüm Sabahattin Ali kitaplarına ilişti. Elim ister istemez İçimizdeki Şeytan’a gitti. Sayfalarını karıştırırken zihnime mıh gibi çakılan o satırla karşılaştım.
İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.
Bu sadece bir roman cümlesi değil, insanın kendine söylediği yalanların, bulduğu bahanelerin ve kurduğu savunma duvarlarının ifşası gibi. Çünkü biz, çoğu zaman içimizdeki karanlıkla değil, o karanlığı saklamak için kullandığımız mazeretlerle yaşıyoruz.
Hakikatten Kaçma Alışkanlığı
Suçlu Kim? Şeytan mı, Sen mi?
Hayatlarımızda yolunda gitmeyen ne varsa, hep bir “şeytan” buluruz içimizde. Hemen suçlayacak bir iç ses, bir karanlık taraf, bir başkası… Ama Sabahattin Ali öyle bir gerçeği yüzümüze vuruyor ki, bu “şeytan” dediğimiz şeyin aslında biz olduğumuzu hatırlatıyor.
O şeytan; karar veremediğimiz zamanlarda sessiz kalan irademizdir.
Bir hedefe ulaşmak isterken bizi koltukta tutan tembelliğimizdir.
Öğrenmemeyi seçtiğimizde savunduğumuz cehaletimizdir.
Ve en kötüsü…
Gerçeklerle yüzleşmek yerine başımızı başka yöne çevirdiğimiz alışkanlığımızdır.
Bu cümle, kendimizi kandırdığımız her anın altını çizer.
Modern Dünyada Bahane Üretimi
Bugün sosyal medyada, gündelik hayatta, işyerinde, ilişkilerde hep bir başkasını suçlamaya hazırız. Çünkü bireysel sorumluluk almak, hakikati görmeyi gerektirir. Oysa biz çoğu zaman farkında olmadan bir “kaçış kültürü”nün içinde yaşıyoruz.
Gerçeği görmek mi?
Hayır, fazla yorucu. Yargılanmak, değişmek zorunda kalmak, mücadele etmek… Bunlar kolay değil.
Ama şunu sor kendine;
- Hayatının sorumluluğunu almaya hazır mısın?
- Gerçekten istediğin şeyler uğruna konforundan vazgeçebilir misin?
- Bahane üretmeden aynaya bakabilecek gücün var mı?
Eğer bu sorular seni rahatsız ediyorsa, işte o zaman Sabahattin Ali’nin dediği “itiyat” sende de yaşıyor demektir. Ve belki de ilk yapman gereken şey, o “alışkanlıkla” vedalaşmak.
Şeytanı Değil, Kendimizi Tanımalıyız
Sabahattin Ali’nin bu cümlesi, sadece bir roman karakterinin düşüncesi değil; insanlığın en büyük zayıflıklarından birine ayna tutan bir haykırıştır. İçimizdeki “şeytan”ı susturmak istiyorsak, önce kendi zaaflarımızı dürüstçe tanımak zorundayız.
Çünkü hiçbir şeytan, insanın kendine söylediği yalanlar kadar güçlü değildir.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.