Bu içerikle, sevgi eksikliğinin çocukların psikolojik ve duygusal gelişiminde nasıl derin izler bıraktığını, bilimsel araştırmalara dayanarak öğrenecek ve ebeveynlik anlayışınızı yeniden gözden geçireceksiniz.
“Sevilmeyen çocuklar psişik olarak büyümelerini durdurur.”
Bu cümle, yalnızca bir gözlem değil; onlarca bilimsel çalışmanın, yüzlerce terapist görüşmesinin ve milyonlarca çocuğun sessiz çığlığının özetidir.
Anne babaların çoğu, çocuklarına sevgilerini içlerinden geldiğince hissettirdiklerini düşünür. Ama sevgiyi hissettirmek, yalnızca düşüncede kalmaz. Bu, göz temasıyla, dokunarak, sarılarak, birlikte vakit geçirerek ve her şeyden önemlisi koşulsuz kabul ile olur.
Peki, sevgi eksikliği yaşayan çocuklarda neler olur?
Sevgi Eksikliği Çocukların Gelişimini Gerçekten Durdurur Mu?
Sevgisizlik, Beynin Gelişimini Etkiler
Harvard Üniversitesi’nin Çocuk Gelişimi Merkezi tarafından yayımlanan bir rapora göre, bir çocuğun sevgi ve ilgi görmesi, beynin yapısal gelişimi açısından kritik öneme sahiptir. Duygusal ihmal, özellikle 0-3 yaş arasında prefrontal korteks gelişimini zayıflatır. Bu bölge; karar alma, empati kurma ve dürtü kontrolüyle ilgilidir. Yani sevgisiz büyüyen çocuklar, hayatın pek çok alanında dezavantajlı başlar.
Duygusal Donukluk ve Güvensizlik
Sevilmeyen ya da öyle hisseden çocuklar, kendilerini değersiz hisseder. “Ben sevilmeye değer biri değilim” inancı, benlik algısını zedeler. Bu, uzun vadede depresyon, anksiyete, ilişki kuramama, bağlanma bozuklukları gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlar.
Psikolog Mary Ainsworth’un “Bağlanma Kuramı” araştırmaları, çocukların anneleriyle kurduğu bağ türünün, hayatlarındaki diğer insanlarla ilişkilerini şekillendirdiğini gösteriyor. Sevgi gören çocuklar “güvenli bağlanma” geliştirirken, ilgisiz ebeveynlerle büyüyen çocuklar kaygılı ya da kaçıngan bağlanma biçimlerini benimseyebiliyor.
Saklanan Sevgi Değil, Gösterilen Sevgi İyileştirir
Birçok ebeveyn “Ben çocuğumu çok seviyorum ama belli edemem” der. Oysa bilimsel veriler, sevginin sadece hissedilmesinin değil, aktif olarak ifade edilmesinin çocuk gelişiminde hayati olduğunu söylüyor.
Yale Üniversitesi’nden psikiyatrist Bruce Perry’nin çalışmaları, çocukların beyinlerinde sağlıklı bağlantılar kurulabilmesi için sıcaklık, ilgi ve fiziksel temasın düzenli olması gerektiğini ortaya koyuyor. Sarılmak, sevgiyle konuşmak, birlikte oynadığınız oyunlar…
Bunlar sadece zaman geçirmek değil; çocuğun kişiliğini ve ruhsal direncini inşa etmek anlamına geliyor.
Sevgisizlik Travma Gibidir
Dr. Bessel van der Kolk’un “The Body Keeps the Score” adlı çalışmasında, çocukluk çağı travmalarının (ACEs – Adverse Childhood Experiences) kalıcı fizyolojik ve psikolojik etkiler bıraktığı ifade edilir. Sevgi eksikliği, bu tür bir travma olarak vücutta ve zihinde iz bırakır. Kalp ritmi, stres hormonu (kortizol) seviyesi ve bağışıklık sistemi bile bu eksiklikten etkilenir.
Sevgi, Davranışların Temelidir
Çocuklar, sevildiklerini hissettiklerinde kendilerini daha kolay düzenler. Öfke nöbetleri, içe kapanıklık, uyumsuzluk gibi davranış sorunları çoğunlukla “görülmeme” hissinden beslenir. Sevgi, yalnızca bir duygusal ihtiyaç değil, aynı zamanda çocukların davranışlarını yöneten bir denge unsurudur.
Bir düşünün…
İçinizde hiç kimseye anlatamadığınız bir yalnızlık varsa, sizi siz olduğunuz için koşulsuz kabul eden kimse olmamışsa, nasıl biri olurdunuz?
İşte sevgisiz büyüyen bir çocuğun iç dünyası tam olarak böyledir.
Ama iyi haberi paylaşmak istiyorum.
Sevgi iyileştirir. Geriye dönük olarak bile. Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun, şu andan itibaren vereceğiniz sevgi, onun iç dünyasında yeni bir sayfa açabilir.
-
Gözlerinin içine bakın.
-
Sık sık sarılın.
-
“Seni seviyorum” deyin.
-
Yanında olduğunuzu hissettirin.
-
Yargılamadan dinleyin.
-
Başarısından çok, varlığıyla ilgilenin.
Çünkü çocuklar sevildiklerinde değil, sevildiklerini hissettiklerinde büyürler. Ve o büyüme, yalnızca boy uzaması değil, kalbin ve ruhun da yeşermesidir.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.
Kaynaklar
Shonkoff, J. P., Garner, A. S., Committee on Psychosocial Aspects of Child and Family Health, Committee on Early Childhood, Adoption, and Dependent Care, and Section on Developmental and Behavioral Pediatrics, Siegel, B. S., Dobbins, M. I., Earls, M. F., … & Wood, D. L. (2012). The lifelong effects of early childhood adversity and toxic stress. Pediatrics, 129(1), e232-e246.