Doktor olmak için Tıp Fakültesinde okuruz. Tıp Fakültesinin tercih sıralamasında üst sıralarda olması, doktor olmak isteyenlerin eğitim kalitesinin iyi, çalışkan ve sorumlu kişiler olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Tıp okumak ve doktor olmak bir gönül işidir. Bu konuda istekli olmak başarı için çok önemli bir ölçüdür. Ancak gençler meslek seçiminde ve eğitimlerinde mesleğin geleceği, kazancı ve itibarını da dikkate alarak seçim yapmaktadırlar. Bu açıdan bakınca tıp fakültelerinin tercih sıralamasında giderek alt seviyelere düşmesi gelecekte doktorluğun kalitesine de yansıyacaktır.
Tıp eğitimi zor bir eğitimdir. Düzenli ve devamlı çalışmayı gerektirir. Bu eğitim öğrenciye en başından doktorluk mesleğinin disiplin ve çalışkanlık gerektirdiğini gösterir. Başarı, düzenli, sorumlu çalışmayı gerektirir. Tıp fakültesinde okuyan bir öğrencinin birinci görevi, kendisine verilen tıp bilgilerini iyi öğrenmek, sindirmek ve belleğine kaydetmektir. Bu eğitimin hakkını vermek ileride başarılı bir doktor olmanın en önemli şartlarından biridir.
Doktor olmak için normal bir akıl düzeyinde olmak yeterlidir. Eğitim gören kişi, çalışkan ve disiplinli ise Tıp Fakültesini bitirir. Ancak iyi doktor olmak akıldan başka zeka ister. Bilgilerini iyi değerlendirmek, olgu çözümleri için bilgileri iyi analiz etmek, olguya özel olarak bildiklerini sentezlemek, tecrübelerini gerektiği yerlerde doğru biçimde kullanmak. Gerektiği yerde ve zamanda harekete geçmek, her durumu hasta bazında değerlendirmek (hastalık yok, hasta vardır) çok önemlidir. Bu tür beceriler akıl yanında zeka da gerektirir. Zeka gerektiren bu beceriler de eğitim ile geliştirilebilir. Bu konuda usta çırak ilişkisi çok önemlidir. Onun için Tıp Fakültesi eğitiminde emek veren hocaların kalitesi ve işlerini severek yapmaları yetişen öğrencilerin kalitesini etkiler.
Doktor olmak insan olmaktır.
Sadece eğitimle edinilen bilgiler bir insanı doktor yapmaz. Doktor olmak ayrıca insan olmayı gerektirir. İnsan kılığındaki herkes insan değildir. İnsan olmak birtakım erdemlere sahip olmayı gerektirir. Kısaca sayarsak; sabır, sebat, hoşgörü, kin tutmamak, tevazu, insan haklarına saygı, vicdanlı olmak, adaletli olmak, hak yememek, yalan söylememek, vatana ve topluma görevlerini layıkıyla yerine getirmek ve sevgi insanı insan yapan erdemlerden bazılarıdır. Bu erdemler herkese gereklidir ve ona gerek sosyal yaşamında, gerekse mesleki yaşamında başarı getirir. Bir doktor içinse insan olmak belki her meslektekinden daha önemlidir. Çünkü doktor, önce insanı sevmelidir. Çünkü insan çok muhteşem bir canlıdır. Her bir hücresinde bir evren gizlidir. Doktor insan bedeninin muhteşem sırlarına herkesten çok vakıf olan kişidir. Bu nedenle bir doktorun insan bedeninin her hücresine, doku ve organların muhteşem bir uyumla çalışmasındaki mekanizmaya saygı ve sevgisinin olması lazımdır. Öyle ki mistik bakış açısıyla pek çok dinde tanrının yeryüzündeki cismini temsil eden insana hizmet tanrıya hizmetle bir tutulmalıdır. İnsan sadece bedeni ile değil, bir de ruhuyla var olan bir canlıdır. Öyle ki pek çok dini inanca göre ölümsüz olan ruh belki de insanın kendisi, o muhteşem beden de bir süre için ruhu taşıyan bir cisimdir. Doktor, insan bedeninin sadece cismi ile değil, ruhu ile de ilgilenen kişidir. Bu nedenle insanların sadece bedensel sağlığı değil, korkuları, heyecanları, panik, depresyon, agresyon, kaygıları gibi ruhsal durumları da doktoru ilgilendirmektedir. Kötü bir haberin verilmesi, ya da bir iyilik halinin paylaşılması, korkularının giderilmesi, kaygılarının hafifletilmesi de doktorun görevidir. Öte yandan insan sosyal bir canlıdır. Çevresi ile beraber yaşar. O nedenle bir insanı ilgilendiren bir hastalık aynı zamanda o insanın çevresindekileri de ilgilendirir, onlarda da korku, heyecan, kaygı, üzüntüye neden olur. Bu çevreyle de ilgilenmek ve onların da mevcut duruma uyum sağlamalarını sağlamak doktorun görevidir. Bir doktorun insanın ruhsal durumuyla uğraşabilmesi için insana sevgi ile yaklaşması, sabırla uğraşması, hasta ve hasta yakınları ile iletişimde empati yapması gerekir.
Sosyal olmak. Rol modeli olmak. Kültürel yaşantımıza katkıları
Doktor, toplumla ilgili olmalıdır. Sosyal olayların içinde yaşamalıdır. Sosyal çevresinden haberdar olmalı, sorunları bilmeli, çözüm yolları için çalışmalıdır. Bir doktor çevre sorunlarına duyarlı olmalıdır. Doktor doğayı sevmeli, korumalıdır. Unutulmamalıdır ki insan yaşadığı doğal ve sosyal çevresinin ona sunduğu kadar sağlıklı ve mutludur. Sosyal dünyada iyilikten, uygarlıktan, dürüstlükten, haktan ve adaletten, insan haklarından, çevre bilincinden, özgürlükten, güzellikten yana olmalı, inançlara saygılı olmalı, insanların inancından dolayı sınıflandırılmasına karşı olmalıdır. Gerçek doktor kendi yaşantısında da bu kavramlara uygun davranmalıdır. Doktor gereğinde bu kavramları korumak için ön saflarda savaşmalıdır. Bütün bu davranış biçimleri ile doktor, önce çevresi sonra da bütün insanlık için rol modeli olacak şekilde yaşamalıdır.
Topluma rol modeli olacak bir doktor ayrıca eğitimli, kültürlü olmalıdır. Resim, müzik, dans, tiyatro, opera, bale, heykel gibi güzel sanatlarla en azından iyi bir izleyici seviyesinde ilgili olmalı, edebiyat, tarih, sosyal bilimler konusunda eğitimli olmalı, bunların içinde biri veya birkaçı hakkında uzman sayılabilecek düzeyde bilgili olmalıdır. Ancak bu düzeyde yetişmiş bir doktor, topluma faydalı olacak fikirler üretebilir. İyi bir doktor çok okumalı, hatta tercihan yazmalıdır.
Doktor ve ailesi
Her insan için iyi ve doğru bir evlilik çok önemlidir. Mutlu bir aile yaşantısı herkes için huzurlu, başarılı, verimli bir yaşantı için gereklidir. Bu durum bir doktor için özellikle çok önemlidir. Doktor zamanının çoğunu hastalarına, tıp bilimine adamış kimsedir. Nöbetleri, uykusuz ve gergin geçen gecelerin ardından tükenmişliği, sorumluluk gerektiren görevi ve sürekli gerginlik içinde geçen hızlı hayatının ardından evinde huzur bulması çok önemlidir. Bir doktorun başarısında eşinin çok önemli rolü olduğu yadsınamaz. O da doktorun yaşadıklarını bilerek yaşar, hatta o yaşantının içinde o da yoğrulur. Bu nedenle bir doktorun eşi de saygıdeğer bir insandır ve zaman içinde doktor kadar, hatta ondan daha fazla hümanist, bilge bir insan olarak yaşar. Doktorun çocukları ise genellikle hümanist, sevgi ve saygı dolu bir ortamda yetişirler. Aileleri genellikle en iyi okullarda okumaları, iyi bir eğitim almaları için varlarını yoklarını ortaya koyarlar. Bir yerde sahip oldukları bütün varlıklarını onların eğitimleri ve iyi yetişmeleri için harcamaktan çekinmezler. Bu nedenle çocuğun aileye maliyeti yüksek olup çoğu ailenin bir, nadiren iki çocuğu vardır. Bu nedenle bir doktorun en önemli serveti iyi yetişmiş çocuklarıdır.
Hipokrat yemini ve yemin etmek nedir?
Doktorlar Tıp Fakültesini bitirirken Hipokrat yemini ederler. Pek çok meslek okulu mezunlarına meslek yemini ettirse de en kadim ve anlamlı olanı doktorların mesleğe atılırken ettikleri Hipokrat yeminidir. Bu yemin içinde doktor olmanın bütün gereklerini ve felsefesini taşır. Bu yemin ile doktorlar kendilerini yetiştiren ustalarına meslekdaşlarına saygıda ve sevgide kusur etmeyeceklerine, her an meslekdaşlarının yardımına koşacaklarına, bütün insanları bir bilerek hiçbir ayrım gözetmeksizin hepisinin sağlığı için çalışacaklarına, her koşulda hasta ve yaralı birine yardım edeceklerine, mesleğinin onlara verdiği yetki ve becerileri hiçbir zaman insanlık aleyhine kullanmayacaklarına dair yemin ederler. Yemin bir insanın insan olarak kendisine karşı en büyük sorumluluğudur. Bir yeminle bağlanan insan, yeminine karşı hareket ederse asla kendisine güvenilmeyecek değersiz bir varlık haline gelir. Hele meslek yeminine aykırı harekette bulunanların bundan sonra mesleğini uygulamasında dürüstlükleri şaibeli hale gelir.
Doktorluk ve Etik (dürüstlük) (tıbbi ve sosyal etik)
Bir doktor yaşamı boyunca etik değerlere saygılı olmalı, doğru yoldan ayrılmamalı, sonunda vicdanına karşı sorumlu olacağı hiçbir davranış sergilememelidir. Hak ettiğinin üzerinde kazanç talep etmemeli, insanlara zenginliğine göre farklı davranış sergilememelidir. Bütün ömrü boyunca yaşamını adayacağı mesleğinde dürüstlüğüne leke sürmemelidir. Para mesleğinin değerlerini satın alamamalıdır. Unutulmamalıdır ki dürüst yaşamak lükstür. Etik değerlerle ilgili konular Hipokrat yemininde vardır. Mesele mesleğine karşı dürüst yaşamayı bilmektir.
Hasta doktor ilişkisi (sevgi-saygı)
Doktor ile hasta arasındaki ilişki, sevgi ve saygıya dayanır. Doktor hastasına severek bakmalı, hasta da doktoruna saygı duymalıdır. Doktor, muhteşem bir organizmaya ve onun içinde barınan ruha bakmaktadır. Bu görev kutsal bir görevdir. İnsanı yaşamda tutmak, huzur ve rahatlık içinde yaşamasına yardımcı olmak için çalışmak çok ayrıcalıklı bir meslektir. Bu mesleği hakkına vararak icra etmek ancak insanı sevmekle mümkündür. Sevgi ile hasta bakmak iletişimin en önemli ayağıdır. Hasta için ise en değerli varlığı olan canını emanet ettiği kişi saygı duyduğu bir kişi olmalıdır. Hasta buna hazırdır. Doktor bu saygıya layık olduğu şekilde davrandığı ve yaşadığı sürece hasta-hekim ilişkisi beklenen şekilde kurulur ve devam eder. Bunun için hastayı sevmekle laubali olmak arasında kesin çizgiyi korumak, hastalara örnek olacak şekilde yaşamak lazımdır.
Doktorun vatana karşı sorumlulukları
Doktorlar her devirde vatanını seven aydınlar olarak ön safta yer almışlardır. Osmanlının son zamanlarında çeşitli cephelerde görev almışlardır. Çanakkale’de Tıp Fakültesinin bir sınıfı toptan şehit olmuş, Tıp Fakültesi bir dönem mezun verememiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında verem, sıtma, trahom gibi toplumu kıran hastalıklara karşı çok başarılı savaş vermişlerdir. Cumhuriyet döneminde devletin yapılanmasında çeşitli bakanlıklarda çalışarak önemli katkılarda bulunmuşlardır. Her dönemde doktorlar ülkenin çağdaşlaşması, kültürel ve sosyal yönden ileri gitmesi için ön saflarda emek vermişlerdir.
Politik bir unsur olarak doktorluğun kullanılması
Son on yıl içinde maalesef sağlık konusu politikacıların oy kazanmaları için siyaset malzemesi yapılmıştır. Sağlıkta dönüşüm adıyla yapılanlar, sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve yaygın olarak sunulması adına sağlığın kalitesizleşmesine, özelleşmesine yol açmıştır. Oy kazanmak için hastaların doktora kolayca ve her an ulaşabileceklerini sağlamak için doktorlar hastaneye başvuran herkese bakmaya zorlanmış, bir doktor günde yüz civarında hastaya bakmakla yükümlü kılınmıştır. Bu şekilde hasta bakımında kalite düşmüştür. Doktorlar performans sistemi adıyla daha fazla hasta görmeye teşvik edilmiş, giderek zor, zaman alacak, sorumluluk gereken müdahaleler yapılmamaya, onun yerine basit fakat gelir getirici tedaviler ve müdahaleler yapılmaya başlanmıştır. Hatta bu tür müdahalelerin sayısında anlamsız artışlar olmuştur. Bu nedenle ciddi bir hastalığı olan kimse kendisine bakacak tecrübe ve kalitede doktor bulmakta zorlanır olmuştur. Üniversitelerde uygulanan baskı ve zorlamalar öğretim elemanlarının Üniversiteden ayrılmasına, bu da Tıp Fakültesi eğitiminin kalitesinde düşmeye neden olmuştur. Politik nedenlerle doktor sayısını artırmak için öğretim elemanlarının sayısı ve yeterliliğine bakmaksızın pek çok Tıp Fakültesi açılmıştır. Kısa dönemde ise doktor sayısını artırmak için ithal doktor getirilmesi konusu sürekli gündemde tutulmuş, bu şekilde doktorlar politik olarak kendilerinden istenen şekilde çalışmazlar, itiraz ederlerse işlerini kaybedecekleri yönünde baskı altında tutulmaya çalışılmıştır. Doktorlar hükümetin rejimle ilgili uygulamalarında ve bazı demokratik protestoların şiddetle bastırıldığı durumlarda yaralananlara yardım ettiklerinden, yani işlerini hipokrat yeminine göre yaptıklarından suçlamalarla ve soruşturmalarla cezalandırılmaya başlanmıştır.
Doktorluğu değersizleştirme çabaları ve sonuçları
Doktorların sistemin hatalarına ve yanlışlarına itirazı, uygulanan politikaların sağlık hizmetlerinde kalitenin düşmesine, gelecekte de yeni doktorların yetişmesinde olumsuz sonuçlara yol açacağı konusunda uyarıları hükümetin politikaları içinde değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Bunun için doktorların toplum içindeki saygınlıkları yok edilmeye çalışılmış, topluma paragöz, menfaatlerinden başka birşey düşünmeyen kişiler olarak tanıtılmıştır. Bunun için sistemli propaganda yapılmıştır. Üstelik hastalara doktorların kendilerine her şekilde hizmet etme zorunluluğunda olduğu söylenerek, en ufak şikayetlerini bildirmeleri için her yere telefon numaraları yazılmış, hastalar şikayette bulunmaları için teşvik edilmiştir. Bu durum hastalar arasında eğlence konusu olmuş, gerekli gereksiz şikayetler yapılmış, doktorlar hakkında aşağılayıcı soruşturmalar açılmıştır. Öyle ki bazı durumlarda doktorlar hasta baktıkları aralarda bir de kendilerini anlamsız şikayetlere karşı savunmak zorunda kalmışlardır. Cahil ve şımartılmış insanların oyuncağı olan doktorlar bir de bu kişilerin fiziksel tecavüzüne maruz kalmıştır. Hakarete uğramışlar, sopa yemişler hatta öldürülmüşlerdir. Bütün bu durumlarda şiddet uygulayan kişilere ceza verilmemiş, hatta sessiz kalınarak zımnen desteklenmişlerdir. Bir araştırmada halkın %20 si doktora şiddet uygulanmasını desteklemiştir. Bu durum hasta, doktor ilişkisini derin biçimde bozmuş, doktor hastasına sevgi ile bakmamış, hastanın da doktora saygısı kalmamıştır. Giderek doktorlarda depresyon, intihar gibi psikolojik rahatsızlıklar artmış, tükenmişlik sendromu olmaya başlamıştır. Doktor hasta münasebetlerinde iş o kadar mekanik bir hal almıştır ki sonunda aradaki manevi bağ kalmamış, hastaya şefkat, empati yapmak, hasta yakınlarının sevinci ve üzüntüsüne ortak olmak gibi ruhsal destekler tamamen ortadan kalkmıştır. Bu tahribatın izleri çok uzun zaman içinde dahi silinemeyecek cinstendir.
Sağlığın özelleşmesi ve sonuçları (sermaye-emek çatışması)
Son 20 yıl içinde dünyada sağlık sektörünün hizmet sektörü olduğu ve doktorlar dahil sağlık çalışanlarının ancak birer emekçi sayılmaları ve ücretlerinin de sermaye tarafından belirlenecek işçi ücreti kadar olması anlayışı hakim olmuş ve bir Dünya Bankası projesi olarak tüm dünyada sağlık sektöründe çalışanların işçileştirilmesi süreci başlamıştır. Sağlık sektörünün büyük kar getirisi sermayenin ilgisini çekmiş, özel hastaneler aracılığı ile vatandaşa pahalı sağlık hizmetleri sunulur olmuştur. Bu hizmetlerin sunulması sırasında daha fazla kar etmek için emek değersizleştirilmiş, doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarının düşük ücretlerle çalıştırılması, hakedişlerinin zamanında ödenmeyişi, hatta bir bakıma hakedişlerinin üstüne yatılması gibi emeklerinin sömürülmesi olağan sayılır olmuştur. Bu durum da bir doktorun hakettiği yaşantısını sürdürecek, çocuklarını iyi okullarda okutmasına yetecek geliri kazanamamasına neden olmuştur. Hele özel sektörün acımasız ve gelecek garantisi olmayan şartlarında çalışmak doktorların mutsuzluğuna ve gelecek korkularına yol açmıştır.
Değişen teknoloji ve bilişim çağında doktorluk
Bilişim ve teknolojideki hızlı ilerlemeler doktorluk sanatını da etkilemektedir. Giderek sadece bazı görüntüleme yöntemleri, laboratuar tetkikleri ile tanı konulacağını düşünenler artmaktadır. Ancak bu düşüncedekiler şiddetle yanılmaktadırlar. Maalesef bir hastaya tanı koymanın en önemli yolunun iyi hikaye almak olduğunu hala anlayamayanlar vardır. Bugünün günde yüz hastaya bakma zorlamasıyla karşılaşanlar da hastanın hikayesini dinlememektedirler. Bir hastayla uğraşmanın diğer önemli unsuru olan fizik muayene de çoğu zaman yapılmamaktadır. Bu durumda gereksiz yere görüntüleme, laboratuar tetkikleri istenmektedir. Bu da sağlık hizmetinin giderek daha pahalıya mal olmasına neden olmaktadır. Öte yandan bilgisayar teknolojisi ve bilişimin tıpta kullanılması hastalıklar, tanı ve tedavileri hakkında kolayca bilgiye ulaşılmasını sağlamaktadır. Tanı ve takip için giderek daha fazla genetik tetkiklerin kullanılması, tedavide moleküler yöntemlerle elde edilmiş monoklonal antikorlar ve yeni ilaçların kullanılması, transplantasyonlar, kök hücre ve doku mühendisliği sayesinde doku ve organların yeniden yapılması, sağlık harcamalarının giderek katlanmasına neden olmaktadır. Bu durumda hükümetler tanı ve tedavi yöntemlerinin kullanılmasını kısıtlamakta, bu yöntemlerin kullanılmasını ağır şartlara bağlamaktadır. Bu da giderek doktorun kararını bir dizi prosedürlere uyarak vermesine, dolayısı ile insiyatif kullanamaz hale gelip birtakım kuralları sırasına göre uygulayan kişi haline dönüşmesine neden olmaktadır. Bu da Tıp sanatının giderek robot doktorların elinde yürütülmesi sonucunu doğurmaktadır. Maalesef doktorluk da bu konuşmanın başından beri anlattığım şeklinden uzaklaşmakta, ruhsuz, mekanik bir hal almakta, oto tamirciliği gibi bir meslek haline dönüşmektedir.
Sonuç olarak yaşanan bu olumsuz gelişmeler doktorluk mesleğine ilginin giderek azalmasına neden olmaktadır.
Simbians’ta yer alan diğer hastalıkları ve sağlık durumlarını keşfedin.