Bu içerikle kekemelik yaşayan çocuklar hakkında en sık sorulan soruların bilimsel ve duygusal yanıtlarını öğreneceksiniz.
Bir çocuğun konuşurken takılması, kelimeleri tekrarlaması veya bazı seslerde duraklaması birçok ebeveyni endişelendirir. “Acaba geçer mi?”, “Yanlış mı yaklaşıyorum?”, “Bir hata mı yaptım?” gibi sorular zihni meşgul eder.
Oysa kekemelik bir “kusur” değil, konuşma sürecindeki akıcılığın geçici veya kalıcı bir şekilde bozulmasıdır. Çocuğunuzun bunu kontrol edememesi, onun korktuğu, tembel olduğu veya dikkatsiz olduğu anlamına gelmez. Aksine, konuşma çabası sırasında yaşadığı içsel stres ve baskı, bu takılmaları daha da artırabilir.
Bir ebeveyn olarak yapabileceğiniz en güçlü şey, sabırla dinlemek, baskı kurmamak ve doğru bilgiye ulaşmaktır.
Aşağıda, kekemelikle ilgili ailelerin en çok sorduğu sorulara bilimsel ve duygusal yönleriyle yanıtlar bulacaksınız.
Kekemelikte Ailelerin En Sık Sorduğu Sorular
Kekemelik neden olur?
Kekemelik tek bir sebepten kaynaklanmaz. Araştırmalar, genetik yatkınlık, beynin konuşma merkezlerinde (özellikle Broca ve Wernicke alanlarında) işleyiş farklılıkları, çevresel stres faktörleri ve dil gelişim hızındaki değişkenliklerin etkili olduğunu göstermektedir.
Bazı çocuklarda aile öyküsü önemli bir belirleyicidir; yani ebeveyn veya kardeşlerde kekemelik öyküsü varsa, çocukta da görülme olasılığı artabilir.
Ancak bu, kesin olarak “kalıtımsal” anlamına gelmez — genetik bir eğilim, çevresel etkilerle birleştiğinde ortaya çıkar.
Kekemelik, çocuğun karakteriyle ya da “yanlış yetiştirilmesiyle” ilgili değildir. Çocuğunuzu suçlamak, süreci daha da zorlaştırır.
Kekemelik kendiliğinden geçer mi?
Bazı çocuklarda özellikle 2–6 yaş arası dönemde başlayan kekemelik, “gelişimsel kekemelik” olarak adlandırılır ve kendiliğinden azalabilir.
Ancak, bu durum 6 aydan uzun sürüyorsa, ya da çocuk konuşmaktan kaçınmaya başlıyorsa, profesyonel destek almak gerekir.
Konuşma terapistleri, oyun temelli egzersizlerle çocuğun akıcılığını artırır, nefes kontrolü kazandırır ve konuşma korkusunu azaltır.
Unutmayın; “Bekleyelim, geçer belki” yaklaşımı bazen çocuğun özgüvenini zedeleyebilir.
Erken müdahale, kekemeliğin kalıcı hale gelmesini önlemenin en etkili yoludur.
Çocuğum kekeliyor, üzerine gidersem düzelir mi?
Hayır. Baskı yapmak, “hadi düzgün konuş”, “tekrar et ama bu kez takılmadan söyle” gibi uyarılar, çocuğun üzerinde performans kaygısı yaratır.
Kekemelikte akıcılığı bozan temel unsur çoğu zaman kaygı ve öz bilinçtir.
Çocuğun üzerine gitmek, aslında onu “daha çok kekelemeye zorlamaktır”.
Yapmanız gereken, onu eleştirmek değil, rahatlatmaktır.
Sakin bir şekilde dinleyin, göz teması kurun, kelimelerini tamamlamayın. Onun konuşmayı bitirmesine izin verin. Bu tutum, konuşma terapilerinde kullanılan en etkili destekleyici yaklaşımlardan biridir.
Kekemeliğin yaşı var mı?
Evet, kekemelik genellikle 2–6 yaş arasında başlar. Bu dönem, çocukların dil gelişiminin en hızlı olduğu ve kelime dağarcığının genişlediği zamandır.
Dil sistemi çok hızlı gelişirken, motor kontrol (nefes, ses üretimi, ritim) aynı hızda ilerlemeyebilir. Bu geçici dengesizlik, kekemelik olarak yansıyabilir.
Ancak kekemelik sadece çocuklukta olmaz. Travma, stres, beyin yaralanması veya duygusal sarsıntılar sonucunda erişkin yaşta da başlayabilir.
Bu durumda “edinilmiş kekemelik” olarak adlandırılır ve genellikle terapiyle yönetilebilir.
Kekemelik zeka ile ilgili midir?
Hayır. Kekemelik zeka seviyesiyle hiçbir şekilde bağlantılı değildir.
Kekeme bireyler, normal veya ortalamanın üzerinde bilişsel kapasiteye sahip olabilirler.
Kekemelik, “ne söylediğini bilmemek” değil, “nasıl söyleyeceğini kontrol edememek” durumudur.
Bu farkı anlamak çok önemlidir. Çünkü kekemeliği “düşük zeka” veya “utangaçlık” gibi yanlış etiketlerle ilişkilendirmek, çocuğun öz saygısını derinden zedeler.
Birçok kekeme birey, müzik, yazı, sanat veya akademik alanda büyük başarılara imza atmıştır.
Kekemeliği taklit eden çocukta kalıcı olur mu?
Çocuklar, çevresinde duydukları konuşmaları taklit ederler. Kekemeliği olan bir arkadaşını, kardeşini veya televizyondaki bir karakteri taklit eden bir çocukta bu durum genellikle geçicidir.
Ancak bu taklit davranışı uzun sürerse, çocuğun dikkatini çeken bu “konuşma biçimi” alışkanlığa dönüşebilir.
Ebeveynin görevi, bu durumda çocuğu uyarmak yerine yönlendirmektir.
“Senin kendi konuşman çok güzel” gibi olumlu ifadeler kullanmak, taklit davranışını kendiliğinden ortadan kaldırır.
Çocuğuma konuşurken nasıl yaklaşmalıyım?
Ebeveyn yaklaşımı kekemeliğin seyrinde belirleyici bir faktördür. Aşağıdaki tutumlar, çocuğun konuşma özgüvenini artırır.
- 
Sabırla dinleyin.
 - 
Göz teması kurun ama aceleci davranmayın.
 - 
Sözünü kesmeyin, kelimeleri tamamlamayın.
 - 
Konuşmayı yarış haline getirmeyin.
 - 
“Yavaş konuş” gibi uyarılar yerine “seni dinliyorum” gibi destekleyici cümleler kurun.
 
Evdeki genel iletişim temposunu da düşürmek önemlidir. Çocuklar, sakin ve düzenli bir aile ortamında daha akıcı konuşurlar.
Kekemelik tedavi edilebilir mi?
Kekemelik, “bir hastalık” gibi düşünüldüğünde yanlış yönlendirmelere neden olur.
Tedavi kelimesi yerine “terapi” demek daha doğru olur.
Konuşma terapisiyle birey;
- 
nefesini doğru kullanmayı,
 - 
konuşma ritmini dengelemeyi,
 - 
konuşma anında duyusal farkındalık kazanmayı öğrenir.
 
Tamamen geçmesi her zaman mümkün olmasa da, akıcılık büyük oranda geliştirilebilir.
Bazı çocuklar birkaç ay içinde belirgin ilerleme gösterirken, bazılarında süreç daha uzun olabilir.
Sabır, süreklilik ve uzman desteği burada anahtardır.
“14 günde kekemeliği bitiriyoruz” kursları doğru mu?
Hayır, bu tür iddialar bilimsel olarak gerçek dışıdır.
Kekemelik; nörolojik, psikolojik ve davranışsal faktörlerin birleştiği karmaşık bir süreçtir.
Bu nedenle “2 haftada tamamen bitirmek” mümkün değildir.
Bu tür kurslar genellikle hızlı konuşma teknikleri veya yüzeysel nefes egzersizleri öğretir. İlk başta işe yarıyor gibi görünse de, uzun vadede sürdürülebilir değildir.
Kalıcı ilerleme, uzman eşliğinde yapılan bireysel terapi ve duygusal destekle sağlanır.
Gerçek bir gelişme, zamana, sabra ve sürece güvenmeye dayanır.
Kekemelik, yalnızca bir çocuğun değil, tüm ailenin birlikte yürüdüğü bir süreçtir.
Bir çocuğun en büyük ihtiyacı “doğru cümleler” değil, “anlaşıldığını hissetmektir.”
Bir çocuğun özgüveni, konuşmasının akıcılığından değil, dinlendiğini bilmesinden güç alır. Bu yüzden çocuğunuza sabırla yaklaşın, onu düzeltmek yerine yanında durun. Bilimsel destek almak bir zayıflık değil, çocuğun potansiyeline yatırım yapmaktır.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.

