Brezilya’da Lélia Wanick ve Sebastian Salgado, insanın doğa ile olan bağına dair güçlü bir hikâye yarattı. Onların hikayesi, çoraklaşmış ve yaşamın neredeyse tamamen terk ettiği bir yerden, adeta bir cennet yaratmaya yönelik büyük bir sevginin ve kararlılığın destanı.
2001 yılında, çevresi tamamen çıplak olan bir araziyi devraldıklarında, belki de birçok kişi orada yeniden hayatın yeşerebileceğine inanmazdı. Toprak kurumuş, ağaçsız dağlar sessizliğe bürünmüş ve biyoçeşitlilik neredeyse yok olmuştu. Ancak Salgado çiftinin vizyonu sadece maddi bir yeniden canlandırma değil, aynı zamanda ruhsal bir onarımdı. Doğaya olan sevgi, bu sürecin merkezindeydi. Çünkü onlar biliyordu ki doğa, ona gereken özeni gösterdiğimizde bize katbekat fazlasını geri verir.
18 yıl boyunca milyonlarca ağaç diktiler. Bu çaba sadece bir ağaçlandırma projesi değildi; aslında, doğanın yeniden dirilmesine yönelik bir çağrıydı. Bugün baktığımızda, o dönemdeki sessiz toprakların yerini yeşilin her tonuyla parıldayan bir orman almış durumda. Bu orman, sadece ağaçlarıyla değil, içerisinde barındırdığı 172 kuş türü, 33 memeli, 15 amfibi, 15 sürüngen ve 293 bitki türü ile tam anlamıyla bir yaşam cenneti haline geldi.
Bu hikaye, sevginin ve kararlılığın nasıl bir yeri yaşanabilir bir vaha haline getirebileceğinin bir kanıtıdır. İnsan eliyle bozulmuş olan her şeyin yine insan eliyle düzelebileceğini gösterir. Salgado çifti, doğanın şefkatini ve gücünü, ona olan sevgi ve bağlılıklarıyla geri getirdi.
Bir yeri yaşanabilir kılmak için bazen tek gereken şey sabır, emek ve sevgidir. Bugün, onların yarattığı bu cennet gibi birçok yer, sevgiyle yeşerip canlılık bulmayı bekliyor. Bizler de hayatlarımızın farklı noktalarında doğaya, çevremize ve birbirimize olan sevgi ve saygıyı yeniden hatırlarsak, kendi küçük cennetlerimizi yaratabiliriz.
Simbians Spaces alanında daha iyi olmanızı sağlayacak özel içeriklerimize ulaşın.