Bu içerikle kendi gerçeğinizi nasıl keşfedebileceğinizi, özgün bir hikâye oluşturmanın neden bu kadar önemli olduğunu ve başkalarının senaryosundan nasıl çıkılacağını öğreneceksiniz.
Hepimizin bir hikâyesi olduğunu söylerler. Ama artık biliyoruz ki bu tam olarak doğru değil. Çünkü birçok insanın bir hikâyesi yok; sadece hikâye taklidi var. Son yılların en büyük sessiz krizlerinden biri, insanların kendi gerçeğinden uzaklaşarak başkalarının hayatlarını model almaya çalışması.
Ve tam bu noktada şu cümle, gerçeğin ta kendisi gibi yüzümüze çarpıyor:
“Gerçeğin yoksa hikâyeni yaşayamazsın; başkalarının yazdığı senaryoları kiralayıp kendi hayatında figüran olursun.”
Bu cümle hem sert hem dürüst hem de iyileştirici bir taraf taşıyor. Çünkü önce içimize dokunuyor, sonra bir şeyleri yerinden oynatıyor. En sonunda ise “Peki ben kendi hayatımda gerçekten başrol müyüm, yoksa figüran mı oldum?” diye düşündürüyor.
Neden Birçoğumuz Kendi Hikâyemizi Oluşturamıyoruz?
Aslında mesele basit…
Hazır hikâyeler çok cazip.
Sosyal medya bize “yaşanmış” değil, “kurgulanmış” hayatlar sunuyor; ama o kurgu o kadar profesyonel paketleniyor ki gerçek sanıyoruz. Evliliklerin mutluluğu filtreli, tatillerin huzuru sahnelenmiş, başarılar ise çoğu zaman montajlanmış parçalar.
Bu kadar parıltılı sahnenin içinde kendi sıradanlığımız göze batıyor gibi hissediyoruz.
Sonra ne oluyor?
-
Hazır motivasyon cümleleri satın alıyoruz.
-
Başkalarının başarı öykülerini kendi hedefimizmiş gibi benimsiyoruz.
-
Popüler olanı, doğru olan sanıyoruz.
-
Trendlerin içinde kaybolup kendi iç sesimizi duyamaz hale geliyoruz.
Bir süre sonra kendi gerçeğimizi kaybediyoruz.
Ve gerçeği olmayan kişi, hikâyesini de kaybeder.
Satın Alınan Hikâye Neden Ruhumuza Uymuyor?
Kendimize uymayan bir hayata sıkışıp kalmanın en acı yanı, bunun farkına varmak için genelde zamanın geçmesini beklememiz.
Birkaç ay, birkaç yıl, bazen bir ömür…
Satın alınan hikâye—başkalarının aklıyla seçtiğimiz hayat şekli—bize “anlık tatmin” verir ama “derin tatmin” veremez.
Çünkü;
-
O başarı bizim emeğimizle büyümemiştir.
-
O ilişki bizim değerlerimizle şekillenmemiştir.
-
O kariyer bizim iç sesimizin çağrısına göre seçilmemiştir.
-
O yaşam tarzı bizim ihtiyaçlarımızı değil, toplumun beklentilerini karşılamaktadır.
Bu yüzden ne kadar uğraşırsak uğraşalım, o hayat üzerimizde bir türlü “olmamış” gibi durur. Tıpkı üzerimize bir beden büyük ya da bir beden küçük bir kıyafet gibi…
Rahat değildir.
Isıtmaz.
Yürütmez.
Taşımaz.
Bir noktada yorulursun. Ama kendini suçlarsın.
Oysa sorun sende değil, kıyafetin sende durmayışındadır.
Bir hikâyenin güçlü olmasının tek bir nedeni vardır: gerçek olması.
Gerçeklik, hikâyeye toprak verir. Toprağı olmayan bir tohum nasıl filizlenemezse, gerçekliği olmayan bir hikâye de büyüyemez, yön bulamaz.
Peki, gerçeklik dediğimiz şey nedir?
-
Yaşadığın deneyimlerin toplamı
-
Geçtiğin yolların izi
-
Atlatabildiğin zorlukların sesi
-
Ne hissettiğin, ne düşündüğün, neyi seçtiğin
-
Değerlerin, sınırların, tutkuların
-
Kim olduğun ve kim olmak istediğin
Kısacası gerçeklik, seni sen yapan her şeydir.
Ve bu gerçeklik sayesinde hikâyen;
-
Köklenir,
-
Tutarlılık kazanır,
-
Sana ait olur,
-
Başkalarının rüzgârıyla savrulmaz,
-
Zamana karşı dayanıklı hale gelir.
İşte bu yüzden hiçbir hikâye, bir insanın kendi gerçeğinden doğan hikâye kadar güçlü olamaz.
Kendi Hayatında Figüran Olmamak İçin Ne Yapmalı?
Figüran, sahnede vardır ama görünmez. Rolü vardır ama anlamı yoktur. Duygusu yoktur, hikâyeye katkısı yoktur. Bir figüran istediği kadar sahnede dursun… Hikâyeyi asla o yönetmez.
Peki, bir insan kendi hayatında nasıl figüran olur?
-
Kendi ihtiyaçlarından çok başkalarının beklentilerini önemseyince
-
Kendi değerlerinden çok toplumun normlarına göre yaşayınca
-
Kendi sesini susturup başkalarının sesine kulak verince
-
“Böyle olmalıyım” diye yaşayıp “Ben kimim?” diye sormayınca
-
Kendi hedeflerini unutturacak kadar kıyasın içine girince
İşte o zaman insan, kendi hayatının kıyısında bir yerlere çekilir.
Sahne vardır ama başrolde başkası oynar.
Peki figüran olmamak için ne yapmalısın?
Kendi İç Sesini Duymayı Öğren
İç sesin sana gerçeğini söyler. Başka hiçbir şey bunu yapmaz.
Her gün birkaç dakika bile kendinle baş başa kaldığında, aslında nereye yürümek istediğini fark edersin.
Başkalarının Onayını Bir Kenara Koy
Onay bağımlılığı, özgünlüğün en büyük düşmanıdır. Eğer sürekli beğenilme ihtiyacıyla hareket edersen, kendine değil, kalabalığa göre yaşarsın.
Değerlerini Netleştir
Hayat değerlerin üzerine kuruludur. Sen değerlerini bilmezsen, herkes sana kendi değerlerini dayatır.
Deneyimlerine Anlam Ver
Yaşadığın her şey, hikâyene malzeme olur. Acı da olur, kayıp da olur, başarı da olur. Ama her biri senin gerçeğinin bir parçasıdır.
Kendi Yolunu Çizmeye Cesaret Et
Hazır yollar çoktur ama hepsi yanıltıcıdır. Senin yolun, adımlarının altında oluşur.
Kendi Hikâyeni Sadelikle Anlat
Hikâyenin büyük olması gerekmiyor. Gerçek olması yeterli.
Bir noktada şu gerçeği kabul etmek gerekiyor…
Kendi hikâyeni yaşamak bir lüks değil; bir zorunluluktur.
Çünkü kendi gerçeğinden uzaklaşıp başkalarının hikâyesinin içine sıkıştığında, zamanla hem kendine hem hayata yabancılaşırsın. Mutlu olmazsın, tatmin olmazsın, içindeki boşluk hiçbir şeyle dolmaz.
Gerçeği olan insan, ağırdır.
Ayakları yere basar.
Duruşu nettir.
Rüzgâr onu savuramaz.
Ve işte bu yüzden;
Gerçeğin yoksa hikâyeni yaşayamazsın; başkalarının yazdığı senaryoları kiralayıp kendi hayatında figüran olursun.
Bugün dur ve kendine sor. “Ben gerçekten kendi hikâyemin başrolü müyüm?”
Cevabın ne olursa olsun bir yerden başlamak mümkün. Gerçeğini bulduğun anda, hikâyen kendiliğinden filizlenmeye başlayacak.
Ve o hikâye… İşte o hikâye, ömür boyu taşıyabileceğin tek şey olacak.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.

