Nihal Candan’ın son dönemde gündeme gelen sağlık durumu, aslında toplum olarak hâlâ yeterince anlayamadığımız bir sorunu tekrar gözler önüne serdi: Anoreksiya Nervoza. Bu rahatsızlık sadece zayıflama isteğiyle değil, derin psikolojik ve toplumsal dinamiklerle şekillenen bir “görünürlük çabasıyla” da ilgilidir.
Peki anoreksiya gerçekte nedir?
Kimleri, nasıl etkiler?
Daha önce hazırladığımız “Anoreksiya Nervoza: Nedir, Kimlerde Görülür, Nedenleri, Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi” başlıklı yazımızda bu hastalığın tıbbi yönlerine detaylıca değinmiştik. Bu kez meseleyi daha geniş bir perspektiften; bireyin, medyanın ve toplumun gözünden ele alacağım. Çünkü bazen hastalık, yalnızca bir bedende değil; kolektif algılarımızda da saklıdır.
Nihal Candan’ın yaşadığı sağlık süreci, sadece bir “ünlüde yeme bozukluğu” vakası değil; aksine hepimizin içinde olduğu bir sistemin çarpıcı bir sonucu. Uzun süredir kamuoyunun tanıdığı, ekranlarda yer alan ve “güzellik”, “fitlik”, “estetik” gibi kavramlarla var olan bir ismin, Anoreksiya Nervoza tanısı alması, sadece medikal değil, aynı zamanda sosyolojik bir gerçekliğe işaret ediyor.
Bu hastalık, sadece kişinin yeme davranışında değil, kendilik algısında ve toplumsal konumlanmasında da derin yarılmalara neden oluyor.
Anoreksiya Nervoza Nedir ve Neden Bu Kadar Görünür Oldu?
Anoreksiya Nervoza, kişinin aşırı kilo alma korkusuyla yemek yemeyi kısıtlaması ve beden algısında ciddi bir bozulma yaşamasıyla tanımlanır. Ancak bu tanım yetmez. Çünkü anoreksiya sadece zayıf kalma arzusu değil, aynı zamanda “benliğini kontrol etme çabasıdır.”
Toplum tarafından sürekli izlenen, değerlendirilen ve etiketlenen bireyler —özellikle kadınlar— için bu kontrol arayışı beden üzerinden kurulmaya çalışılır. Zayıflık, sadece fiziksel değil, aynı zamanda toplumsal bir başarı göstergesi hâline gelir.
Medya ve Sosyal Medyanın Rolü Ne?
Nihal Candan örneğinde gördüğümüz gibi, sosyal medyada sürekli olarak “görünür olmak” ve “ideal görünmek” arasında bir yarış söz konusu. Beğeni almak, onaylanmak ve trend olmak; artık yalnızca popülerlik değil, değerli hissetmenin ölçüsü haline geldi.
Bu dijital dünyada zayıflık çoğu zaman güç, kontrol ve cazibe ile eşleştirilirken, normal kilo bile zaman zaman “fazla” olarak algılanıyor. Filtreli fotoğraflar, kalça-kaburga oranları, sıfır beden ideali; hepsi bir tür dijital vitrin.
Ve bu vitrinde olamayan bedenler, özellikle de kadın bedenleri, ya “yetersiz” ya da “disiplinini kaybetmiş” olarak damgalanıyor.
Anoreksiya: Sessiz Bir İsyan mı?
Nihal Candan’ın yaşadığı süreçte gördüğümüz şey, bir yönüyle sistemin içinde sessiz bir isyan: “Ben varım, ama nasıl?” Anoreksiya, dışarıdan bakıldığında sadece estetik bir kaygı gibi görünse de aslında içeride başka bir fısıltı vardır.
Kendimi kontrol edemezsem hiçliğe sürükleneceğim.
Sadece inceldiğimde görünürüm.
Beni ancak bu şekilde önemserler.
Bu fısıltı, özellikle genç kadınların içsel dünyasında yankılanan, ama çoğu zaman duyulmayan bir çığlığa dönüşür.
Yargılamak mı, Anlamak mı?
Nihal Candan için sosyal medyada yapılan yorumların çoğu, ne yazık ki meraklı bir gözle bakılan bir “zayıflama hikâyesi” ya da “cezaevi sonrası çöküş” söylemi üzerinden şekillendi. Oysa bu gibi durumlarda toplumsal refleksin empatiye değil, çoğu zaman etiketlemeye dayalı olması, sorunun ne kadar içselleştirilemediğini gösteriyor.
Bir insanın bedenine bakarak, yaşadığı ruhsal durumu yargılamak kolaydır. Ama unutulmamalı: Anoreksiya görünmeyen bir acının, beden üzerindeki tezahürüdür. Ve bu acı; sadece bireyin değil, toplumun kolektif sorumluluğudur.
Ünlülerde Görülen Anoreksiya Neden Daha Çok Konuşuluyor?
Çünkü ünlülerin hayatı kamusal alandadır. Nihal Candan gibi ekran yüzleri, gençler için “bedensel referans” hâline gelir. Bir ünlünün anoreksiya yaşaması; hastalığın görünür hâle gelmesine yardımcı olabilir ama aynı zamanda romantize edilme riski de taşır.
“Ne kadar zayıflamış!” ya da “İrade gücüne bak!” gibi söylemler, aslında bu hastalığı tetikleyici söylemler olabilir.
Unutulmamalı ki, Anoreksiya bir irade meselesi değil, ruhsal bir bozukluktur.
Toplum Olarak Neyi Değiştirmeliyiz?
-
Beden çeşitliliğini normalleştirmeliyiz. Her bireyin bedeni kendine özgüdür. Zayıflık, değerli olmanın ölçütü değildir.
-
Çocuklara beden algısı değil, beden farkındalığı kazandırmalıyız.
Diyet yerine dengeyi, estetik yerine işlevi, şekil yerine sağlığı öğretmeliyiz. -
Medya okuryazarlığı geliştirilmelidir. Her estetik görselin gerçek olmadığını, filtrelerin, uygulamaların nasıl illüzyon yarattığını öğrenmek; özellikle gençler için kritik bir farkındalık alanıdır.
-
Ünlülerin yaşadığı sağlık sorunlarına magazin değil, eğitimsel içeriklerle yaklaşmalıyız. Nihal Candan örneği bir magazin konusu değil, aslında toplumun aynasıdır.
Nihal Candan’ı sadece zayıf bir beden olarak görmek yerine, yaşadığı içsel çatışmayı anlayarak yaklaşmak toplumsal olarak iyileşmenin bir adımı olabilir. Çünkü bir kişinin bedeninde yaşanan çatışma, aslında toplumun da aynasında görünür hâle gelir.
Anoreksiya Nervoza sadece kişinin yeme davranışı değil, aynı zamanda toplumun “görünme” saplantısının bir ürünüdür.
Ve belki de en büyük tedavi, insanı sadece bedeninden ibaret görmemekle başlayacaktır.

Eczacıbaşı Evital, online psikolojik ve beslenme danışmanlarından ve sağlık profesyonellerinden randevu almanızı sağlar. Hizmetlere indirimli olarak buradan ulaşabilirsiniz.