Sizlere bugün palyatif dönemden bahsetmek istiyorum.
Palyatif, kelime anlamıyla çözümsüz olan şeyi geçici olarak yola koyan, geçiştirici, destekleyici demektir.
Palyatif bakım ise tedavisi olmayan, tam anlamıyla iyileşemeyen veya yaşam sonunda destekleyici olarak yaşam kalitesini artırmak ve hastanın acı çekmemesini sağlamak adına verilen bir tıbbi bakım sürecidir.
Alzheimer, Demans, Multiple Skleroz, kanser gibi bakım gerektiren ciddi hastalıklar, yatak yaraları, ileri derecede beslenme bozuklukları ve daha birçok destekleyici süreçlere ihtiyacı olan bireylerin bakımını üstlenmektedir.
Her palyatif tedavi bedenen kendini kaybetmiş hastalara verilen hizmet değildir. Aynı zamanda fiziken ve ruhen sağlam olmasına rağmen almış olduğu tanının zorlu süreçlerinde bakımlarının da üstlenildiği bir süreçtir.
Eliniz ayağınız tutmadığında gözünüz kulağınız da tutmuyor değil.
Bazı uzuv kayıplarında ise işitme veyahut görme algımız daha da güçlü hale geliyor. Bu nedenle bakım sağlanan hastaların fiziken hareketsiz olması, işitme ve görme duyusunu da kaybettiği anlamına gelmez.
Bu tarz iletişimin kopuk olduğu hastalarda mutlaka hasta ile temas edilmeli, hastayla iletişim kurulmalıdır. Tek taraflı kurulan bu iletişim sanıldığının aksine tek taraflı değildir. Karşımızda eğer duyma ve görme konusunda eksik biri yoksa mutlaka sizi dinliyor, görüyor olacaktır. Tepkisizlik hasta bireyin tercih ettiği bir durum olmadığından iletişim kurma çabamız hasta bireyde umut yeşertecektir. Kim bilir belki hastada oluşacak bu iletişimin bize geri dönüşlerini göreceğiz. Tedavi için birebir ilerleme kaydedecek bir temas dahi olabilir.
Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ettik. Pankreas kanseri teşhisi almış bir aile büyüğünden bahsetti. Herhangi bir hareketi olmaksızın öylece yattığından…
Palyatif bakımda olduğunu anlattı ve çok üzgün olduğunu…
Ona onunla hiç konuşup konuşmadığını sordum, duymuyor ki dedi, tepkisiz. Ona kendi başımdan geçen ve benim için oldukça önemli olan bir anımı anlattım. “Hareketsizce yatan bir hastamın yatak çarşaflarını değiştirirken bileğimden öptüğünü…”
Her gün, ilk günkü gibi onunla konuştuğum için ve onun yanında olduğumu her gün söylediğim için bana bir öpücükle teşekkür etti. Belki de o öpücüğü kondurmaya çalışması onun için en çaba göstermesi gereken bir hareketti. Bileğimden sıcak bir buseyle irkildim.
Ben hayatımın en anlamlı gününü o gün yaşadım…
Ve o arkadaşım hastasının yanına gidip onu sevdiğini kulağına söylediğini söyledi ve onun da elini oynattığını…
Hastaneye palyatif sürece gelmiş bir hasta ile ilk gün nasıl sohbet ediyorsanız son güne kadar devam etmelisiniz.
Tanısı yeni konmuş bir hasta henüz yatağa bağlı değil, henüz konuşamıyor değil…
Konuşamadığı ve hareketsiz kaldığında da sizi duymuyor ya da görmüyor değil…
Yatağa bağımlı ve konuşamayan hastalarla konuşun. Onlar sizi dinleyecektir. Onlar beni bırakın da uyuyayım demeyecektir!
Onun oradaki varlığını önemsediğiniz için kendisini mutlu hissedecektir, duyacaktır ve görecektir.
Hisler bedeni toprakta bile terk etmez.
Simbians’ta yer alan diğer hastalıkları keşfedin.