Fevziye Tahiroğlu: Merhabalar Sinan Bey, röportajımızı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizin çok fazla yaptığınız katarakt ameliyatları göz hastalıkları konusunda en sık yapılan göz cerrahisinden biri. Tabi glokom ameliyatlarını da unutmamamız gerekir. Katarakt cerrahisinde kullanılan mercekler konusunda da genel olarak toplumumuzda çok fazla bilgi eksikliği ve bilgi kirliliği var. Bugün bu röportajımızda göz içi lenslere ışık tutmayı ve hastaları bu konuda bilgilendirmeyi amaçlıyoruz.
Öncelikle ilk sorumla başlamak istiyorum. Katarakt cerrahisi ve hastanın bu cerrahiye hazırlanma süreci nasıl, anlatabilir misiniz?
Prof. Dr. Murat Sinan Sarıcaoğlu: Daha önceki bir röportajımızda da bahsettiğimiz gibi katarakt, kendi doğal merceğimizin şeffaflığını yitirmesi ve buna bağlı olarak görmemizin bulanıklaşması ile bu durumun günlük fonksiyonlarımızı etkiler hale gelmesidir. Dolayısıyla tedavi edilmesi ve hastanın görsel rehabilitasyonunun sağlanması gerekir. Kataraktın tedavisi cerrahidir. Günümüzde fakoemülsifikasyon yöntemiyle opaklaşmış doğal mercek alınır ve yerine uygun bir suni mercek yerleştirilir. Uygulanan cerrahi hastanın final görmesini belirleyecek bir işlem olup, cerrahinin süresi ile değerlendirilemeyecek ve hafife alınmayacak ölçüde önemlidir. Ameliyat öncesi planlama başlayıp ameliyat sırası ve sonrası takipleriyle bir bütün olup her aşaması dikkat ve itina gerektirir. Aksi halde istenmeyen sonuçlarla karşılaşmak mümkündür.
Katarakt cerrahisi olacak hasta detaylı bir göz muayenesinden geçirilir. Görme azlığı ilaveten katarakt dışı nedenlere de bağlı olabilir ve bunun mutlaka aydınlatılması gerekir (göz tansiyonu, korneal sorunlar, makula ve retina problemleri gibi). Bunun için gözün ön ve arka yapıları detaylı olarak incelenir, göz dokuları ultrasonografi, optik koherens tomografi, spekülermikroskopi gibi ek cihazlarla değerlendirilir. Korneanın ön ve arka yüzeylerine ait ölçümler alınır ve incelenir. Göz içi lensi tespiti için yine cihazlarla ölçümler yapılarak bu ölçümlerin doğruluğu test edilir. Bazen ölçümlerimiz sonucunda hastada astigmatizma tespit ettiysek buna uygun mercek ölçümleri de belirlenerek bir seçenek olarak hastaya sunulur.
Fevziye Tahiroğlu: Katarakt cerrahisinde kullanılan göz içi lens (mercek) çeşitleri konusunda bilgi verebilir misiniz?
Prof. Dr. Murat Sinan Sarıcaoğlu: Uygun göz içi lens seçimi ve değerlendirmesi bu cerrahinin çok önemli bir parçasıdır.
Hastanın kafasında sosyal medya, internet, gazete, yakın çevre vs. gibi birçok alandan edindiği bir bilgi karmaşası mevcuttur ve genellikle kararsızdır. Sizin kendisi konusunda en iyi seçimi yapıp, en doğru kararı vereceğiniz beklentisindedir. Sıklıkla “En iyisini siz bilirsiniz hocam” der. Tabii bu arada kafasında akıllı, yarı akıllı mercekler olarak sunulan garip tanımlamalar ve durumu iyi tarifleyemeyen sıfatlar da vardır. Dolayısıyla bu aşamada öncelikle bu karmaşanın çözümlenmesi gerekir fakat em önemli konu hastanın yapılan detaylı muayeneler sonucunda gözünün durumun tespit edilerek gerekli bilgilendirmenin buna göre yapılması, nihai kararın ise mutlaka onunla verilmesidir. Hastaların sosyal durumu, mesleği, ihtiyaçları bazılarında bu cerrahiden beklentileri farklı olabilir. Hastayla konuşurken bu beklentilerin belirlenmeside seçim de son derece önemlidir.
Hastaya sunulan seçenekler tek odaklı lensler, odak derinliği artırılmış lensler, çok odaklı (üç odaklı) lensler ve biraz önce bahsettiğim gibi astigmatizma mevcudiyetinde bunu düzeltmek üzere torik lensler (tekyadaüçodaklı) olabilir.
Fevziye Tahiroğlu: Bu göz içi lens (mercek) çeşitleri arasında seçim yaparken hangi kriterler göz önünde bulundurulur?
Prof. Dr. Murat Sinan Sarıcaoğlu: Öncelikle gözün durum, göze ait ek patolojiler ve hastanın ihtiyaçları dahilinde beklentileri dikkate alınmalıdır. Tek odaklı lensler iyi uzak görüş sağlarlar, fotik fenomenler dediğimiz ışık halkası ve parlamalar en azdır ve kontrast duyarlık iyidir. Hastalar sıklıkla uzak görüş ve görme kalitesinden memnundurlar ancak yakın için gözlük gereksinimi vardır. Bazen hastanın da onayı alınarak lens ölçümlerinde dominant (baskın) göz uzak mesafe için ayarlanıp diğer göz bir miktar miyop bırakılarak (monovizyon) yakın görme için destek sağlanabilir. Bu uygulamayı yaptığımız birçok hastanın durumundan memnun olduğunu görmekteyiz. Göze ait ek patolojilerde de bu lens tipi uygundur.
Odak derinliği artırılmış lensler seçimde iyi bir alternatif olabilirler. Bu lensler de orta-uzak mesafe görüş ve görme kalitesi iyidir, fotik fenomenler azdır ve contrast duyarlık az etkilenir.
Yakın görme tek odaklı lenslere göre daha iyidir, ilerleyen teknoloji ve gelişmelerle de desteklenmektedir. Bu tip lenslerde yakın görmeye katkı sağlanması açısından mikromonovizyon yapılabilmektedir (dominant olmayan gözün hafif miyop bırakılması). Bu tip lens uygulaması yaptığımız hastalarda da tatminkar sonuçlar alabilmekteyiz ancak özellikle küçük yazılar için yakın gözlüğü gereksinimi olabileceği hastalara anlatılmalıdır.
Diğer bir seçenek olan çok odaklı (üçodaklı) lensler daha önce konuştuğumuz göze yapılan ölçümler sonucunda şayet uygunsa yakın-orta-uzak görüş açısından hastaların çoğunu tatmin ederler. Özellikle iyi yakın görme ısrarı olan hastalar için çok uygundur. Ancak fotik fenomenler ve contrast kaybı bu lenslerde en fazladır. Hastalar bu sorunlara bağlı olarak özellikle gece araba kullanma konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bu sorunların hasta ile çok iyi konuşulması gerekir. Ameliyat sonrası sorun olmaması açısından nihai tercih kendisine bırakılmalıdır. Göze uygunluğu, ihtiyaçlar ve beklentiler dahilinde yapıldığında bu lenslerle de iyi sonuçlar alabilmekteyiz.
Astigmatizması olan hasta grubunda ise torik lensler, doğru cerrahi uygulama ile astigmatizmayı düzeltme konusunda oldukça başarılıdırlar. Bu lenslerde hesaplamalar yapılırken cerrahiyi gözün neresinden uygulayacağımız ve mercek üzerinde belirli işaretlemelerle cerrahi sırasında merceği hangi aksa yerleştireceğimiz konusunda detaylı incelemeler önemlidir. Torik göz içi lensleri üç odaklı olarak da uygulanabilmektedir. Astigmatizması olan hastalar da bu lenslerle oldukça tatminkâr görsel sonuçlar elde edebilmekteyiz.
Fevziye Tahiroğlu: Çok odaklı (üçodaklı) lensler kimlere uygulanmamalıdır?
Prof. Dr. Murat Sinan Sarıcaoğlu: Bu lens seçiminde gözün ön ve arka yapılarına ait detaylı ölçümler çok önemlidir. Uygun hasta grububuna göre belirlenir. Bunun dışında uygulanmaması gereken hastaların başında ülkemizde de sık görülen ve glokoma da neden olabilen psödoeksfoliasyon dediğimiz materyale bağlı olarak lensi yerleştirdiğimiz keseyi tutan yapılarda zayıflığa (zonül zayıflığı) neden olan durumdur. Bu material bazen cerrahinin komplike olmasına da sebep olabilir.
Psödoeksfoliasyonlu hastalarda bu zayıflığa bağlı olarak yerleştirilen mercekde keseyle birlikte istenmeyen kaymalar olabilir ve bu durum görme ve görsel kaliteyi çok olumsuz etkiler. Hatta göz içi lensinin ek cerrahi ile değiştirilmesi gerekebilir. Yine gözün arka kutbuna ait ilerleyici retina ve makula sorunlarında da uygulanmamalıdırlar. Ayrıca tedavi ile iyi kontrol sağlanmamış, görme alanı kaybı fazla olan glokom hastalarında da tercih etmemek gerekir.
Fevziye Tahiroğlu: Bu arada doğru bir tabir değil ancak toplumu bilgilendirmek adına çok duyduğumuz ve hakkında bilgi kirliliği çok olan akıllı lens konusuna açıklık getirebilir miyiz?
Sağlık konusunda yapılan müdahaleler sonuçlarıyla birlikte hafife alınmayacak kadar ciddidir ve konuya etik çerçeveden bakmak bir o kadar önemlidir. Daha önceki sorularınızda da konuştuğumuz gibi böyle tariflenemeyecek olan üç odaklı lensler, uygun hasta grubunda ihtiyaç ve beklentiler dahilinde kullanılabilirler. Tüm göz içi lenslerde olduğu gibi ameliyat sonrası sorun yaşamamak için artıları ve eksileri çok iyi değerlendirilmeli ve buna göre önerilmeli; nihai karar ise hastayla birlikte verilmelidir.
Fevziye Tahiroğlu: Sizin de sık olarak karşılaştığınız glokom ve kataraktın birlikte görüldüğü durumlarda nasıl bir yol izlemektesiniz ve önerileriniz nelerdir?
Prof. Dr. Murat Sinan Sarıcaoğlu: Glokom ve katarakt birlikteliği ileri yaş grubunda oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Özellikle daha önce konuştuğumuz psödoeksfoliasyonu olan hastalarda bu iki durumu sıklıkla birlikte görebilmekteyiz. Bu hasta grubunun en belirgin özelliği çoğu kez ileri dönem olmaları, optik sinir hasarı ve görme alanı kayıplarının yaygın olmasıdır. Dolayısıyla ilk hedef glokomun kontrol altına alınması, göz tansiyonunun düşürülmesi, sinir hasarının durdurulması ve olabildiğince görsel rehabilitasyonun sağlanarak olası körlüğün önlenmesidir.
Bu hastalarda üç seçenek şartlar dahilinde değerlendirilir. Kolay anlaşılması açısından kısaca şayet katarakt yoğun ve görmeyi önemli derecede etkiliyorsa önce fakoemülsifikasyon cerrahisi, katarakt ağırlıklı değilse o zaman önce glokom cerrahisi ile glokom kontrolü, anlamlı katarakt ve ileri glokom birlikteyse o zaman da tercih glokom ve katarakt ameliyatlarının birlikte uygulanmasıdır. Bu hasta gurubu oldukça zorlu olup komplikasyonları açıktır. Görme kaybı riski taşırlar. Bu nedenle bizim gibi referans merkezlere yönlendirilmektedirler. Burada gerekli muayene ve incelemeler yapıldıktan sonra bekletilmeden cerrahi uygulanır. Amaç her zaman kalan görmeyi kurtarma kolacaktır aksi halde körlük kaçınılmazdır. Glokom kontrolünün zor olduğu ileri kayıpları olan bu hastalarda lens tercihi konusunda tek odaklı mercekler uygun olur. Hastaların cerrahi sonrası düzenli takipleri ise çok çok önemlidir.
Fevziye Tahiroğlu: Bizlere vakit ayırıp bu çok detaylı ve oldukça anlaşılır açıklamaları yaparak toplumumuzu bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
Simbians Spaces alanında daha iyi olmanızı sağlayacak özel içeriklerimize ulaşın.