İnsan zihninin işleyişine dair basit ama etkileyici bir deney olan “Goril Deneyi”, Harvard Üniversitesi’ndeki psikoloji öğrencileriyle yapılmıştır. Bu deneyde, siyah ve beyaz tişörtler giymiş bir grup insan, birbirlerine basketbol topu ile pas atar. Bu paslaşmalar sırasında, goril kostümü giymiş biri sahneye girer, kısa süreliğine görülür ve sonra sahneyi terk eder. Deneklerden, bu video kaydını izleyip toplam paslaşma sayısını bulmaları istenir. Çoğu denek doğru pas sayısını bulur ya da yaklaşık bir cevap verir; ancak pas sayısına odaklanmaları nedeniyle gorili fark edenlerin sayısı oldukça azdır. Bu durum, beynimizin bir şeye odaklandığında diğer uyaranları nasıl göz ardı ettiğini gösterir. Deneyde de çoğu kişi, topa odaklandıkları için gorili fark etmemiştir.
Buna rağmen, bazı insanlar hem gorili fark edip hem de odaklandıkları şeyleri kaçırmamış olabilirler. Bu durum, sezgilerimiz ve kişisel yapımızla ilgili olabilir. Beyin aynı anda birden fazla nesne ya da olaya odaklandığında, yapılan işlerde aksaklıklar yaşanması oldukça yaygındır. Örneğin, aynı anda hem elimizle hem de ayağımızla daire çizmeye çalıştığımızda çoğumuzun bunu başaramadığını fark etmişizdir.
Bellek ve Olaylar
Zaman zaman, aslında başımızdan geçmemiş bir olayı, yaşamışız gibi hatırlayabilir ve anlatabiliriz. Bunun nedeni, o olayın çok yakın birinin başına gelmiş olması, birebir şahitlik etmemiz, detaylarına hakim olmamız ve bu olayın hafızamızda yer etmesidir. Zamanla, bu olay zihnimizde bize ait bir anıymış gibi yer eder. Aynı olaya şahit olan farklı kişiler ise, olayı farklı bakış açılarıyla anlatabilirler. Bunun nedeni, bellek sistemimizin bizi olayın merkezine yerleştirmesidir. O an yaşadığımız duygular ile olaydan bir süre sonra hatırladığımız duygular ve ayrıntılar bile aynı olmayabilir.
Alışkanlıklar ve Farkındalık
Trafik kazalarının çoğunda, özellikle motosiklet kazalarında, kazaya karışan araç sürücülerinin birbirlerini görmemesi yaygın bir durumdur. Sürücü, yola odaklandığı için motosiklet veya yaya gibi diğer unsurları anlık olarak fark edemeyebilir. Ancak, motosikletlerin yoğun olduğu bir şehirde, sürücüler bu duruma alışkın olduklarından motosiklet sürücülerini daha kolay fark ederler ve böylece kazalar azalır. Aynı durum yayalar için de geçerlidir; kazaların çoğunda, ne yaya ne de sürücü birbirini fark edememiştir. Ancak, büyük şehirlerde sürücüler, yayalara alışkın oldukları için onları daha kolay fark ederler. Örneğin, İstanbul’da, sürücüler yayaların sıklıkla karşıdan karşıya geçmeye çalıştığını bildiklerinden, olası bir kaza ihtimali azalır.
Körü Körüne İnanma: Yaşayan Bilir, Literatüre Gerek Yok!
Çocukluk çağında yapılan KKK aşısı, çocukları kızamık ve kızamıkçık gibi hastalıklardan korur. Ancak son yıllarda, bu aşının otizme neden olduğu yönündeki söylemler yaygınlaştı ve birçok aile bu nedenle aşı yaptırmamaya başladı. Bu söylemler, genellikle otizm belirtilerinin aşı yaşında ortaya çıkması ve bazı ailelerin, çocuklarında bu belirtileri fark etmeleri sonucunda ortaya çıkar. Aşı sonrası otizm olduğunu belirten birkaç aileyle yapılan görüşmelerde, anneler, aşı sonrası belirtilerin ortaya çıktığını söylemiş ve bu durum herhangi bir bilimsel temele dayanmaksızın bir doktor tarafından yayımlanmıştır. Bu durumda, birçok aile, literatür bilgisine değil, yaşayan kişilerin deneyimlerine dayanarak aşıyı reddetmeye başlamıştır. İnsanlar, çoğu zaman bilimsel bilgi yerine, mağdur kişilerin anlattıklarına daha çok inanma eğilimindedirler.
Örneğin, Simpsonlar çizgi filminde bir bölümde, bir ayıdan korkan insanlar ayı saldırısı tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını düşünerek bir ayı timi kurarlar. Baba, dışarı çıkıp “Ayı timi işini çok iyi yapıyor, etrafta hiç ayı yok” der. Oysa ki, aslında ortada bir ayı tehlikesi yoktur. Çocuğu yerden bir taş alarak babasına “Bu taş aslanları uzaklaştırıyor desem ve satmak istesem alır mısın?” diye sorar. Babası ise “Etrafta aslan olmadığına göre, taşın işe yarıyor. Ne kadar para istiyorsun?” der. Bu örnek, insanların körü körüne inandıkları durumları mizahi bir dille anlatır.
Bir başkası çıkıp, bir inekle karşılaştığını ve onunla konuşabildiğini söylese, hemen inanıp bunu görmek isteriz. Adam, ineği konuşturmak için elinde bir sopa ve sihirli sözler kullanır ve inek konuşmaya başlar. Bu durum karşısında hemen inanırız, diğer ineklerle de aynı şeyi yapmasını talep etmeyiz. Bilimsel çalışmalar ve aksini iddia eden kişiler olmasına rağmen, görüp inandığımız şeye sadık kalırız.
Sonuç olarak, insanların birçok şeye bilimsel bilgilerin ışığında değil, yaşayan ve anlatan kişilerin deneyimlerine dayanarak inanma eğilimi vardır. Bu konuya ilgi duyanlar için “Görünmez Goril” kitabını okumalarını tavsiye ederim. Keyifli okumalar!
Simbians Spaces alanında daha iyi olmanızı sağlayacak özel içeriklerimize ulaşın.