Adını sıkça duyduğumuz bir psikolojik rahatsızlık olan “depresyon” hayatın işleyişini oldukça güçleştiren, adeta güneşli bir havada yalnızca depresyonda olan kişinin başına yağmur yağıyormuş hissi veren, kara bulutlarla kaplı bir duygu durum bozukluğudur.
Depresyon beraberinde birçok sağlık sorununu da getirmektedir. Hem psikolojik hem fiziksel iyilik halimizi olumsuz yönde etkiler. Anksiyete, uyku bozuklukları, ileri seviye stres sonrası yaşanabilecek kalp çarpıntıları, mide bağırsak sistemi bozuklukları, akut veya kronikleşmiş ağrı hissiyatı gibi günlük yaşamı olumsuz etkileyecek birçok sağlık sorunu ortaya çıkabilir.
Yaşlı bireyler akla geldiğinde çağrışım yapılması çok muhtemel olan “depresyon” kavramı için yalnızca yaşlılığın bir parçası demek tabii ki yanlış olur. Yaş arttıkça depresyon vakasında artışlar olduğunu söylemek doğrudur ancak atlanılmaması gereken nokta depresyonun daha erken yaşlarda (genç yetişkinlerde) başlayabiliyor olmasıdır ve kontrol altına alınmazsa ilerleyen yaşla da artması durumu çok muhtemel bir sondur.
2022 yılında yaşam memnuniyeti araştırmasına göre yaş gruplarında mutsuzluk oranları aşağıdaki gibidir.
- 18-24 yaş grubu: %15,7
- 25-34 yaş grubu: %16,6
- 34-44 yaş grubu: %16,3
- 45-54 yaş grubu: %16,3
- 55-64 yaş grubu: %15,8
- 65+ yaş grubu: %13,7
Ancak yaşlı nüfus arasında depresyon sıklığı göz ardı edilebilmektedir çünkü yaşlılar bu durumu belirtmekte daha isteksiz olabilirler. Yaşadıkları olumsuz ruh hallerini fark etmekte ve söylemekte çekimser olduklarını söyleyebiliriz. Bu konuda önyargılı ve tabu sahibi olduklarını görebiliyoruz. Yardım istemekte ve almakta gençlere göre daha zorluk yaşayan bir yaş grubu olan yaşlı bireyler, daha çok toplum baskısı üzerine bir yaşam sürmüşlerdir. Kalabalık hanelere alışkın olmalarında; kültürel, dönemsel, toplumsal ve aile içi yetiştirilme tarzının katkısı da oldukça fazladır. Bireysel yaşam bilinci son yıllarda artmış bir durumdur. Kalabalık aile kavramının da azaldığını belirtmeliyim.
Bu sebeple önceliğimiz depresyon belirtilerini iyi bilmek, bilinçli olmak ve çevremizde de depresyon belirtisi gösteren kişilere karşı iyi bir gözleme ve farkındalığa sahip olmamız gerekir diyebilirim.
Yaşlılıkta depresyon ile geri çekilme kuramını bağdaştırabiliriz. Geri çekilme kuramı kişinin ilgi alanlarından, sosyal aktivite ve ortamlarından kendisini soyutlamaya başlamış olması ve kendi iç dünyasına dönme durumudur. Bunun elbette ki birçok sebebi olabilir; emeklilik hali, artan sağlık sorunları, ölüm korkusu, boşalan yuva sendromu, travmalar, maddi durum, eş-dost kaybı gibi sebepler olabilir. Ancak unutmamalıyız ki psikoloji bireysel değerlendirilmesi gerekilen bir olgudur.
Gençliğinde pek fazla sosyal yaşantıya katılmamış olan bireyler ile sosyal yaşantısı fazla olan bireylerin yaşlılığında geri çekilme görülmesi aynı değerlendirilemez. Bu yüzden öncelikli olarak kişiyi tanımak, hobilerini, günlük ve sosyal yaşantısını bilmek önemlidir. Eğer kişi, bireysel olarak kendini daha iyi hissediyor ve sosyallikten daha çok izolasyonu tercih ediyorsa ve kendini güvenli alanlarında tutuyor ve burada mutlu hissediyorsa bu bireylere aktivite teorisini savunabilir miyiz?
Geri çekilme teorisine karşı olarak aktivite teorisinden biraz bahsedelim. Aktivite teorisi yaşamdan haz almanın aktif kalarak mümkün olduğu düşüncesine dayanan bir kuramdır. Öğrenmenin sürekliliğini, yaşam boyu öğrenmeyi ve gelişimin sürekliliğini bu kuramda ele alabiliriz.
Peki, yaşlılıkta depresyon nasıl önlenebilir?
Depresyon hakkında bilinçli bireyler olmamız hem bireysel hem çevresel açıdan olumlu etkiler sunacaktır. Daha önce de belirttiğim gibi; psikoloji bireysel ele alınması gereken bir konudur. Bu yüzden iyi bir gözlem ve bilgi birikimi bu hususta yardımcı olacak iki durumdur. Kişiyi tanımak, yakından gözlemek ve doğru soruları sormak önemlidir.
Daha genç yaşlarda ortaya çıkan depresyon için profesyonel bir destek almaktan daha doğal bir durum yoktur. Bu duygu durum bozukluğunun ilerleyen yaşlarda da önümüze artan sorunlarla gelmesinin muhtemel olduğunu belirtmiştim. O yüzden erken bir tedavi ve terapinin ilerleyen yaşlarımız için kurtarıcı olduğunu söylemek mümkündür.
Yaşlı bireylerde karşımıza çıkması durumunda ise öncelikli olarak bu hususta, çevresinde yaşlı bireyler olan kişilere seslenmek isterim. Bunun öncelikli nedeni yaşlı bireylerin; yaşlılık sürecinde depresyonu doğal olarak görmesinden kaynaklı herhangi bir önlem alma isteklerinin az olması ve belirtileri konusunda yeterli bilince sahip olmamalarıdır. Bu sebeple çevremizdeki yaşlı bireyleri iyi gözlemlememiz gerekir diyebilirim.
Kişiyi bireysel değerlendirmenin önemini aktivite ve geri çekilme teorisinde vurgulamıştım. Kişinin mesleği, ilgi alanları, kendisini tanımaya ve keşfetmeye yönelik adımları, yeniliklere açık olup olmaması gibi değerlendirmeler depresyon süreçlerinde destek olma adına ele alınması gereken konulardır. Bireyin tedaviye olumlu yaklaşımının sağlanması için süreç hakkında bilgilendirmek, samimi ve açık bir dil kullanmak ve tabii ki desteğimizi sunmak önemlidir.
Yaşlılıkta depresyon beklenen “son” değildir.
Gerekli önlemleri erken yaşlarda almamız gerekir ancak bu geç kalınmışlık demek değildir.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.
Kaynaklar
https://www.tuik.gov.tr/media/announcements/yasam_memnuniyeti_arastirmasi.pdf Erişim Tarihi: 15.03.2025