Geçtiğimiz günlerde karşıma çıkan bir araştırma verisi beni epey düşündürdü. İş yerlerinde Z ve Y kuşaklarına sunulan ruh sağlığı desteklerinin ne kadar kullanıldığına dair bir görseldi bu. Bu görselde özellikle iki başlık dikkatimi çekti: Dijital ruh sağlığı uygulamalarının kullanımı ve terapi desteğine ulaşım.
Öncelikle Z ve Y kuşaklarını kısaca bir tanıyalım.
Y Kuşağı (Milenyum Kuşağı)
Doğum Yılları: Genellikle 1981–1996 arası doğan bireyler
Özellikleri
- Dijital dönüşüme gençlik döneminde tanıklık etmişlerdir.
- Hem analog hem dijital dünyaya aşinadırlar.
- Eğitimli, kentli, özgürlükçü ve birey odaklıdırlar.
- İş yaşamında anlam, esneklik ve iş-yaşam dengesi onlar için önemlidir.
Z Kuşağı
Doğum Yılları: Genellikle 1997–2012 arası doğan bireyler.
Özellikleri
- “Dijital yerliler” olarak tanımlanırlar; teknolojiyle doğmuşlardır.
- Sosyal medya, hızlı bilgi akışı ve mobil yaşam onların doğal parçasıdır.
- Anlamlı yaşam, ruh sağlığı, çeşitlilik ve kapsayıcılık gibi değerlere daha fazla duyarlıdırlar.
- Kurumsal hiyerarşiye mesafelidirler; esnek, özgür ve kişisel gelişim odaklı ortamlarda daha verimli çalışırlar.
Bu iki kuşak bugün iş yerlerinde en aktif çalışan grubu oluşturuyor. Y kuşağı artık birçok yönetici pozisyonunda yer alırken, Z kuşağı iş hayatına yeni yeni adım atıyor.
Bu yazımda, bu iki kuşağın dijital ruh sağlığı hizmetlerine ve terapi desteğine bakışını mercek altına alıyorum.
Z ve Y Kuşaklarının Dijital Ruh Sağlığı Araçları ve Terapi Desteği Kullanımı
Z Kuşağı: Teknolojiyle İç İçe, Ruh Sağlığına Temkinli
Araştırma verilerine göre, Z kuşağının %25’i dijital ruh sağlığı uygulamalarını kullanıyor, %29’u ise bu imkân sunulsa da kullanmıyor. Dikkat çekici olan şu: Bu kuşak teknolojiyle neredeyse doğdu, ekranlara gözünü açtı. Bu nedenle dijital çözümlere olan yakınlığı doğal. Ancak yine de neredeyse aynı oranda bu hizmeti kullanmayanlar da var. Demek ki konu sadece erişim değil, güven, alışkanlık ve içselleştirme de önemli faktörler.
Bu tür uygulamalar; meditasyon, duygu takibi, stres seviyesi ölçümü gibi alanlarda yardımcı olabilir. Ancak Z kuşağı için bile, bazen bu tür araçlar “bir uygulama daha”dan öteye geçemiyor. Belki de çözümün teknolojide değil, insanla kurulan ilişkide olduğunu hissettikleri noktalar oluyor.
Y Kuşağı: Geleneksel ile Dijital Arasında Bir Yerde
Yani şu meşhur “ara kuşak”!
Y kuşağı ise dijital uygulamaları %22 oranında kullanıyor, %25’i ise sunulsa da bu hizmetten yararlanmıyor. Bu oran, Z kuşağına kıyasla biraz daha düşük. Belki de alışkanlıkları daha geleneksel, belki teknolojiye olan güven biraz daha sınırlı. Ya da belki sadece zaman bulamıyorlar.
Bu kuşağın çoğu şu anda çocuk büyütme, ev geçindirme gibi sorumluluklarla boğuşuyor. Günün sonunda başını yastığa koyduğunda kendini terapi uygulamasına verecek enerjiyi bulamıyor olabilir. Bu da ruh sağlığını destekleyen dijital çözümlerin yaşam ritmine uygun tasarlanması gerektiğini gösteriyor.
Terapi Desteği: Hâlâ Sessiz Bir Çığlık
Şimdi gelelim asıl düşündürücü veriye…
Z kuşağının yalnızca %23’ü iş yerlerinde sunulan ücretli danışmanlık veya terapi desteğinden faydalanıyor. Y kuşağında bu oran %19. Yani her beş çalışandan sadece biri bu hizmetten yararlanıyor.
Bu veriyi okurken aklıma şu sorular geldi
- Gerçekten bu kadar az kişinin mi ihtiyacı var?
- Yoksa hâlâ terapiye gitmek bir ‘zayıflık belirtisi’ gibi mi algılanıyor?
Muhtemelen ikincisi…
Özellikle iş yerlerinde terapi desteği sunuluyor olsa bile, bunu kullanmak hâlâ bir ‘damgalanma’ riski taşıyor olabilir.
- İK departmanı öğrenirse ne olur?
- Yöneticim bu durumu nasıl karşılar?
- Diğerleri benimle dalga geçer mi? gibi endişeler hâlâ çalışanların zihninde dolaşıyor olabilir.
Destek Sunmak Yetmiyor, Kullandırmak da Gerekiyor
Bu noktada işverenlere büyük iş düşüyor. Dijital çözümleri ve terapi desteğini çalışanlara sadece sunmak değil, güvenli ve teşvik edici bir ortamda kullanmalarını sağlamak gerekiyor. Bunun için;
-
Gizliliğin altı net çizilmeli.
-
Yöneticiler örnek olmalı.
-
Bu hizmetlerin gerçek hikâyeleri paylaşılmalı.
-
Terapiye gitmenin normalleştirildiği bir kurum kültürü oluşturulmalı.
Aksi hâlde, sunulan hizmetler sadece kâğıt üstünde kalıyor.
Bu araştırma bana bir kez daha şunu gösterdi: Evet, işverenler artık ruh sağlığı desteklerine yatırım yapıyor. Ancak bu desteklerin kullanımı hâlâ çok sınırlı. Z kuşağı dijital araçlara daha yakın olsa da çekinceleri var. Y kuşağı ise daha temkinli ve belki de daha yorgun.
Her iki kuşak da desteğe ihtiyaç duyuyor ama yolları farklı. Bu yüzden sunulan çözümler de kişiselleştirilmiş, empatik ve ulaşılabilir olmalı.
Bu konuda alınacak daha çok yol var. Ama en azından artık bu yolda yürümeye başlamak zorundayız. Çünkü sağlıklı bir zihne sahip olmayan bir çalışan, ne kadar yetenekli olursa olsun sürdürülebilir bir başarıyı taşıyamaz.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.