Halk arasında PMS (Premenstrüel sendrom) olarak bilinen kavram Türkçemizde ‘Adet öncesi gerginlik sendromu’ olarak yerini almıştır. Ancak okuyacağınız bu yazıda gerek literatürdeki gerekse ilgili bilim alanlarındaki açıklamaları daha net ve anlaşılır kılabilmek için PMS kavramını kullanacağım.
Premenstrüel Sendrom (PMS) Nedir?
‘Adet öncesi gerginlik sendromu’ olarak tanımlanan bu terim kadınların adet döngüsünden yaklaşık bir hafta önce başlayan fiziksel ve duygusal rahatsızlık olarak tanımlanabilir.
Bu durum, sağlıklı her kadının adet döngüsü öncesinde yaşadığı normal bir süreç olmakla birlikte psikolojik ve fiziksel etkileri de kişiden kişiye değişebilmektedir. PMS sürecinin yumurtlama evresinden (ovülasyondan) sonra gerçekleştiğine inanılmaktadır. Çünkü östrojen ve progesteron hormon seviyelerinde düşüş gerçekleşir. Eğer gebe değilseniz hormon dengeleri tekrardan eski haline gelmeye başladığında bir sonraki döngüye kadar PMS sizden uzaklaşır ama fazla uzağınıza gidemez…
Premenstrüel sendrom belirtileri fiziksel ve psikolojik olarak iki kategoride karşımıza çıkıyor.
Premenstrüel Sendrom (PMS) Fiziksel Belirtiler
- Baş dönmesi,
- Mide bulantısı,
- Farklı şiddetlerde kramplar,
- Sırt ve eklem ağrılarıdır.
Premenstrüel Sendrom (PMS) Psikolojik Belirtiler
- Depresyon,
- Kaygı,
- Odaklanma sorunu,
- Ani ruh hali değişimleri,
- Yemek yeme arzusu ve
- Libido kavramında azalmadır.
Premenstrüel Sendrom ve Bağırsak Sağlığı
Aslında birçok sebebi olsa da premenstrüel sendromunun en temel sebebi hormonal değişimlerdir. Ancak Premenstrüel Sendromu sürecinin daha kötüye gitmesini tetikleyen faktörler de mevcuttur.
Bunlar;
- Yüksek sodyum, yüksek kafein, işlenmiş gıdalar v.b gibi beslenme alışkanlıkları
- Düşük mineral ve vitamin tüketimi
- Alkol tüketimi
- Düzensiz bağırsak mikrobiyotası
- Egzersiz eksikliğidir.
Eğer beslenme alışkanlığı, çevresel faktörler ve yaşama tarzındaki değişiklikler semptomları azaltmıyorsa ek gıda takviyesi alımı yardımcı olabilir. Takviye olarak alınabilecek gıdaların listesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Magnezyum
PMS sürecinde gerçekleşen kramp ve baş ağrılarının hafiflemesine yardımcı olabilir.
D Vitamini
Kaygı seviyesini önemli ölçüde azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Probiyotikler
Probiyotiklerin etkisini ve vücudumuz için neden önemli olduğunu bir önceki sayımızda dile getirmiştim. Probiyotikler sindirime katkılarının yanı sıra PMS sürecinde seviyesi azalan östrojen hormonunun gerçek
seviyelerine gelmesine ve diğer hormon metabolizmalarının düzenlenmesinde büyük rol oynar. Bu süreçte unutulmaması gereken; sadece fermente gıdalar (yoğurt, kefir, turşu vb.) ve prebiyotikçe zengin gıdalarla (soğan, muz, fasulye vb.) beslenmek yeterli değildir, aynı zamanda probiyotik desteği de alınmalıdır.
PMS semptomları ve mikrobiyom arasındaki olumlu ilişkiyi gelin daha detaylı inceleyelim. Adet döngüsünü düzenleyen hormonlar bağırsaklarımızdaki bakterilerle etkileşim halindedir. Bağırsaklarımızda yaşayan bakterileri ise mikrobiyom adını verdiğimiz terimde toplayabiliriz. Mikrobiyom ve mikrobiyota sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılan ve insan vücudunda bulunan kommensal (ortakçı), simbiyotik ve patojenik mikroorganizmaların topluluğuna verilen isimdir. Bağırsak mikrobiyomumuz sindirim sistemimize yardımcı olurken salgıladığı kimyasal moleküller ile bağışıklık sistemi, metabolizma ve ruhsal dengeyi düzenlemenin yanı sıra östrojen seviyesinin kontrolüne de yardımcı olur.
Östrojen ve Mikrobiyom İlişkisi
Östrojen üretimi öncelikli olarak yumurtalık tarafında gerçekleştirilir ve tüm vücutta dolaşmaya başlar. Karaciğere ulaştığında aktivitesini kaybeder. Aktivitesi kaybolmuş östrojen, bağırsaklara iletilerek dışkı yolu ile vücuttan uzaklaştırılması gerçekleştirilir. Tüm bu süreç sağlıklı bir östrojen metabolizmasında görülür. Belli başlı bazı bakteriler bağırsağa yerleşip varlıklarını sürdürmeye başladıklarında östrojen metabolizması
bu durumdan etkilenir.
İyi huylu olmayan olarak tabir edebileceğimiz bazı bakteriler bağırsakta beta-glukuronidaz adı verilen enzimi üretmeye başlar. Bu enzim, bağırsakta aktivitesini yitirmiş östrojeni aktif hale getirerek onun tekrardan vücuda salınmasına sebep olur. Böylelikle vücutta olması gerekenden fazla östrojen hormonu sürekli dolaşım haline geçer. Vücutta bulunan aşırı östrojen PMS sürecinin daha ağır geçmesine sebep olur. Bu durumun uzun vadede rahim ve meme kanserine dönüşme potansiyeli bulunmaktadır.
Östrojen metabolizmasını iyileştirmenin temelde 3 basamağı bulunmaktadır.
Sebze
Lifli besin tüketilmesi sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası oluşumunun anahtarıdır ve beta-glukuronidaz enziminin aktivitesini düşürür.
Alkol
Kronik alkol tüketimi beta-glukuronidaz enziminin aktivitesini artırarak vücutta daha fazla östrojen dolanımına sebep olur. Ayrıca araştırmacılar aşırı alkol tüketiminin mikrobiyomu etkileyerek bu durumun meme kanserine sebep olabilecek etkileri üzerinde araştırmalarda olumlu sonuçlar almıştır.
Yapılan çalışmalara göre, ağız ile alınan Lactobacillus acidophilus bakterisi, beta-glukuronidaz enziminin aktivitesini azaltmaktadır. Bu bakteriye günlük tüketilen yoğurt ve probiyotik içerikli gıdalardan rahatça ulaşabilirsiniz.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.