Daha çocukken büyüdüğümüz yılları hayal ediyoruz. Oysa büyüdükçe de küçülmeyi diliyoruz. Ne tuhaf değil mi?
Zaman…
Akışıyla kimi zaman bizi korkutan kimi zamansa mutlu eden bir kavram. İçinde nice pişmanlıklar, tecrübeler, hayaller, vaatler ve yaşama arzusu barındırıyor, kim bilir.
“Yaşlılıkta öğrenilenler aslında daha önce unutulanlardır.” Romain Gary
Yaşama gözlerini açan bir bebek, neye ve nasıl bir dünyaya geldiğini bilmeden her geçen gün yaşayarak gelişir, değişir, büyür ve yıllar sonra hayatının son döngüsüne artık çok şey bilen fakat tekrar işlevlerini bağımsız bir şekilde kullanamayan bir bebek olarak geri gelir. Buna “İş yerinde sizi hiç sevmeyen ve durmadan arkanızdan konuşan biri gibi.” der Gorki. Adı “Yaşlılık”tır.
Bugün sizlerle beraber gençken hiçbir şey ifade etmeyen fakat vücudun aşırı su kaybı sonucu hücrelerin büzüşüp işlevini kaybetmesiyle başlayan ve/veya başlamış ya da başlayacak olan ‘Yaşlılık’ üzerinde hemen hemen birçoğumuzun endişelendiği birkaç durumu incelemek istedim.
Alzheimer & Demans
Alzheimer’ın insanda bıraktığı etki kulağa oldukça korkutucu geliyor. -En azından benim için.- Gün içerisinde unutkanlık normal karşılanabiliyor fakat ya ihtiyaçlarımızı ve yaşamımızı tehlikeye atma noktasına gelinceyse?
“Anahtarımı evde unuttum. “
“Ocağın altını kapatmadan evden çıkmışım.”
İnsanoğlu kimi zaman dalgın olabilir, kimi zaman aklı başka bir yerde takılı kalmış olabilir. Lakin başlangıçta zararsız gibi görünse de günlük ihtiyaçlarımızın karşılanmasındaki aksamalar, hayata ve hayatımıza dair unutkanlıklar bizler için tehlike arz eder.
Elbette ki her unutkanlık alzheimer olmayabilir. Vitamin eksikliğinden kaynaklı da unutkanlık olabilir. Bu nedenle Alzheimer ya da Demans şüphesine biz değil sağlık çalışanları karar vermeli. Bana sorarsanız Alzheimer’ın önceki aşamaları en zor olanları. Özellikle de kişi farkındalığını kaybettiğini bildiği için.
“Farkındalıklarını kaybettiklerinin farkındalar ve onların zorlandığını görüyorsunuz.” Patti Davis
Anksiyete Mi, Depresyon Mu?
Bireyin yaşı arttıkça yaşam kalitesi de düşmektedir. Bu düşüş, bireyde kendi kendine yetememe duygusunu tetikler. Yetememek, ihtiyacı karşılayamamak korkutur kişiyi. Haklı da bir korkudur. Fakat yaşlanmanın doğal karşılanması kişinin kaygı seviyesini maksimum düzeyden minimum düzeye indirmede yardımcı bir faktör. Bu gerginlik sonucu sosyal hayatta kişiyi gergin tutan bir durum oluşmaktadır.
İdrar Kaçırma
İdrar kaçırma belki de yaşlı, çocuk, yetişkin demeksizin birçoğumuzun korkulu rüyası olabilir. Yaş ilerledikçe mesane duvarının zayıflamasıyla ya da korku ve tedirginlik hissinin artmasıyla görülür.
Bedenimi ve Gereksinimleri Anlayabilir Miyim?
Vücudumuzu tanımak, gelecekte karşılaşabileceğimiz hastalıkların ön teşhisindeki en büyük rehberimizdir.
Yaş ilerledikçe yediğimiz içtiğimiz şeyler, kendimize bakışımız değişir değil mi?
Öyleyse bu değişikliklerin bizdeki etkisi ne olacaktır?
Yaşlandıkça kas kütlesi azalırken yağ miktarı artıyor. Bu artış kemiklerimizi de haliyle etkilemekte. Kalsiyumun azalması ile kemikteki yoğunluk azalır. İlerleyen süreçte de kemik erimesi riskini arttırmaktadır.
Ortalama 60 yaş üzerindeyken tat almada sıkıntı, çiğneme yeteneğinde azalma, mide kapasitesinin azalması, bağırsakların emilim işlevinin bozuklukları gibi sindirim sistemimizi etkileyen faktörler oluşmaktadır. Bu değişikliklerin ilerlemesi ve önlenememesi sonucu gıda intoleransı gelişme riski ve karaciğer, safra kesesi anormalilerinin artışı görünmektedir. Genel olarak kişi en çok kendini merak eder. Neyin ona iyi geldiğini ya da gelmeyeceğini bilmek ister. Püf nokta, kendi doktorunuz olmanız için vücudunuzu tanımanızdır.
Manevi Doyuma Ulaşamama: Ölüm Korkusu
“Yaşamımızı ölüm kaygısıyla ölümümüzü de yaşama kaygısıyla bulandırıyoruz.” Cemil Meriç
Ölüm, birçok farklı anlam taşır bizler için. Hiç ölmeyecekmiş gibi hissettiğiniz anlarda da ardından gelen bir ölsem düşüncesinde de. Birçok yaşlı birey için ölüm devrin kapanması anlamına geliyor. Sonunun belirsiz olduğu dünyevi doyumun son bulduğu bir başlangıç.
Farklı din ve kültürlerde ölüm farklı değerlerle anlatılmış. Öldükten sonra farklı bir bedende tekrar doğacağına inananlar, ölümün ardından bir başka yaşamın olacağına inananlar… Nitekim bu zamana kadar bilim insanları ne kadar ölümsüzlüğü bulmak için çabalasa da yenilenen bir düzende ölüm de doğum kadar olması gereken bir değer.
Simbians’ta yer alan diğer hastalıkları keşfedin.