Cinsellik denilince çoğu zaman akla gençlik, dinamizm ve üreme gelir. Televizyonlarda, reklamlarda, sosyal medyada sürekli genç bireylerin cinselliği ön plana çıkarılır. Oysa bu oldukça sınırlayıcı bir bakış açısıdır. Cinsellik yalnızca gençliğe özgü bir deneyim değildir; tam aksine, yaşamın her dönemine eşlik edebilecek doğal bir ihtiyaç ve ifadedir.
Peki, sıkça sorulan şu sorunun yanıtı ne kadar net: Cinsellik yaşla biter mi?
Hayır, bitmez. Yaşlanmak, cinselliğin sona erdiği anlamına gelmez. Ama değiştiği, dönüşüme uğradığı, farklı bir boyut kazandığı doğrudur. Yaşlılıkla birlikte cinsellik daha derin, daha duygusal ve daha anlamlı bir hâl alabilir. Yeter ki bu değişimi anlayalım ve kabul edelim.
Yaşlılıkta Cinsellik: Cinsellik Yaşla Biter Mi?
Cinsellik Sadece Fiziksel Bir Eylem Değildir.
Cinsellik deyince aklımıza sadece fiziksel yakınlık gelmemeli. Sevgi, şefkat, tensel temas, duygusal bağ, paylaşım ve güven gibi pek çok unsuru içinde barındıran bir kavramdan söz ediyoruz. Bu yönüyle bakıldığında, yaşla birlikte ortaya çıkan fiziksel değişiklikler cinselliği tamamen ortadan kaldırmak yerine, onun farklı yönlerini öne çıkarır.
Yaşlı bir çiftin el ele tutuşması, birlikte zaman geçirmesi, göz teması kurması, sevgi sözcükleriyle birbirini beslemesi de cinselliğin bir parçasıdır. Bu, gençlik dönemindeki “ateşli” cinsellikten farklı olabilir ama bir o kadar da değerlidir.
Fiziksel Değişiklikler Kaçınılmaz Ama Aşılmaz Değil.
Kadınlarda menopoz, vajinal kuruluk ya da libidoda azalma; erkeklerde ise sertleşme sorunu veya testosteron seviyelerinde düşüş yaşanabilir. Bu değişiklikler, yaşlı bireylerin cinsel yaşamını etkileyebilir. Ancak bu etkiler cinselliği imkânsız hale getirmez. Aksine, bireylerin bedenlerini yeniden tanımalarına ve farklı yollarla cinselliği keşfetmelerine olanak tanır.
Basit tıbbi müdahaleler, hormon destekleri, kayganlaştırıcı ürünler veya terapi gibi yöntemlerle bu fiziksel engeller kolaylıkla aşılabilir. En önemlisi ise bu konuları rahatlıkla konuşabilmek ve sorunları gizlemek yerine çözüm aramaya açık olmaktır.
Toplumsal Tabular: Asıl Engel Zihnimizde.
“Yaşlılar cinsellikten ne anlar?”, “Bu yaştan sonra mı?”, “Otur torun sevmeye bak!” gibi söylemler hâlâ toplumda yaygın. İşte asıl sorun da burada başlıyor. Cinselliğin yaşlılıkla birlikte sona erdiğine dair bu önyargılar, bireylerin kendi cinsel ihtiyaçlarını bastırmalarına, bu konuda konuşmaktan utanmalarına yol açıyor.
Oysa yaşlılık da tıpkı çocukluk, gençlik ve yetişkinlik gibi hayatın bir evresidir. Ve her evre gibi yaşlılıkta da sevgiye, tensel temasa, duygusal yakınlığa ihtiyaç duyulur. Bunu görmezden gelmek, bireyin yalnızlaşmasına, özgüven kaybına ve hatta depresyona neden olabilir.
Cinselliğin Yaşı Yoktur.
Yaşlı bireylerin de arzuları, merakları, partnerleriyle paylaşmak istedikleri özel anları vardır. Hatta bazıları, gençlik dönemlerinde yeterince özgür olamadıkları için yaşlılıkta cinselliği daha içten, daha doyurucu bir şekilde yaşamaya başlar. Yaş, bu anlamda bir sınır değil, sadece bir deneyim derinliğidir.
Kısacası, cinsellik yaşla birlikte bitmez; sadece evrim geçirir. Bu evrimi kabullenmek, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal olarak daha sağlıklı bir yaşlanma sürecinin de önünü açar.
Cinsellik yaşla bitmiyor, ama onun hakkında konuşmaktan kaçınmak, görmezden gelmek ne yazık ki çok yaygın. Bu yüzden yaşlılıkta cinselliği konuşmak, yazmak, görünür kılmak çok önemli. Çünkü sevgi, dokunuş ve yakınlık ihtiyacı insanın temel ihtiyaçlarından biridir ve yaşla birlikte ortadan kalkmaz.
Öyleyse şu soruyu bir kez daha soralım.
Cinsellik yaşla biter mi?
Cevap net: Hayır, sadece şekil değiştirir.
Simbians Platformu ile doğru ve güncel sağlık bilgisinin erişilebilir olmasını sağlıyoruz. Tüm içerikler sadece sağlık profesyonelleri ve tıbbi yazarlar tarafından hazırlanmaktadır.
Kaynaklar
Temizkan Sekizler, E., & Ünsal Atan, Ş. (2023). Yaşlılık ve Cinsel Sağlık. Geriatrik Bilimler Dergisi, 6(1), 52-59.