Öncelikle ilk yazıma hoş geldiniz.
Umarım sizler için faydalı bir yazı olur. Ayrıca araştırmamda ve yazma sürecimde bana yardımcı olan değerli hocam Doç. Dr. Banu Terzi’ye teşekkür ederim.
Şimdiden iyi okumalar dilerim.
Araştırmalara göre; genel sağlık, ağız sağlığıyla yakından ilişkilidir.
Fakat toplumumuzda bu pek önemsenmiyor ve yanlış bilgiler hijyen eksikliğine sebebiyet veriyor.
Ağız hijyeni denildiğinde akla gelen ilk şey dişlerin fırçalanması oluyor. Ancak bildiğimiz gibi ağzımızda sadece dişler değil diş eti, yumuşak ve sert damak, dudak içleri, yanak içleri, dil, diş eti de bulunuyor. Bu yapıları, hijyen sırasında görmezden gelmek çeşitli sorunlara yol açmaktadır bu yüzden ağız hijyenini diş fırçalamayla sınırlı tutmamalıyız.
Parotis, sublingual ve submandibular tükürük bezleri; tükürük sıvısını üreterek ağız içinde daimi nemli ortam sağlar. Tükürük sıvısı mikroorganizmaları temizler. Tükürük üretimi azalan bireylerde zararlı organizmalar yeterince temizlenemez bu yüzden özellikle alt ve üst solunum yolları enfeksiyonuna neden olan gram negatif bakterisi ağız içinde artmaya başlar. Bunun yanında ağız hijyenini ihmal eden ya da doğru şekilde yapmayan bireylerde de gram negatif bakteri çoğalır. Her insanda -sağlıklı bireyler de dahil- uyurken alınan nefesle beraber az miktarda tükürüğün de akciğerlere gitmesi olağandır. İyi yapılmamış veya hiç yapılmamış ağız hijyeni sonucu oluşan mikroorganizmaca zengin tükürük parçaları solunum yollarına ilerler ve pnömoni (zatürre) riskini arttırır.
KOAH, astım, pulmoner fibrozis gibi kronik solunum yolları hastalıklarını taşıyan bireylerin enfeksiyona yakalanmaları ciddi komplikasyonlara neden olabilir bu yüzden bu bireylerin ağız hijyenine ekstra önem vermeleri ve bu konuda bilinçlendirilmeleri gerekir. Sadece bağlantılı olduğu yapılar dışında başka bir risk faktörüne de değinmek istiyorum.
Ağız sağlığının diyabetle pek ilgisinin olmayacağını düşünebiliriz. Ancak sistematik enflamasyon varlığı insülin direncini arttırabilir, glisemik kontrolü zorlaştırabilir. Ağızda enflamasyonun oluşup ilerlemesi diyabet hastaları için bir risk haline gelir. Bu hastalık ve risk faktörleri dışında hijyen eksikliğinde; ağız iç yaralar, diş eti bozukluğu, dişlerde çürüme, dudaklarda kuruma ve çatlama, farenjit, boğazda kuruluk, yaralar sebebiyle besinleri çiğneyememe sonucu beslenme bozukluğu, boğazda acı hissi sebebiyle disfaji gibi sorunları risk faktörü olarak görebiliriz. İlerleyen enflamasyonda bu tip risklerin oluşması olağandır.
Yoğun bakım hastaları, bilinci açık olduğu halde öz bakımını yapamayan hastalar bu tür hijyen gereksinimlerini karşılarken hemşireye bağlı olur. Bu tür hastalara karşı hemşireler hem hastalığın ilerlememesi hem de risk oluşturan hastalıkların önlenmesi için büyük sorumluluk taşır. Hemşire; hastanın hastalığına, risk faktörlerine, bilincine, ağız sağlığı durumuna, tanı ve tedavisine dikkat ederek kişisel bir ağız bakım planlaması yapar ve gerektiğinde bunun eğitimini verme sorumluluğu taşır.
Ayrıca endotrakeal entübasyon, trakeal aspirasyon gibi işlemler oral mukozanın bozulma riskini arttırır. Bu işlemlerin uzun süreli kalması ağız hijyenini sağlamayı zorlaştırır. Ekipman sebebiyle ağzın uzun süre açık kalması ağız florasında bozulma, kuruluk dudaklarda çatlama gibi çeşitli sorunlara neden olabilir.
Hemşire bu faktörleri değerlendirir, literatürdeki çeşitli parametleri kullanarak bakım planlamasını yapar. Bilimsel araştırmalara göre yoğun bakımda düzenli yapılan ağız bakımı hem iyileşme hem de taburculuk sürecini hızlandırmaya katkı sağlamış, yoğun bakım hastalarının ölüm oranını %43 azaltmıştır.
Önce kendimize sonra hem çevremize hem de hastalarımıza bu bilinci öğrendiklerimizle kazandırabiliriz. Ağız hijyeninin her konuda öneminin ne kadar fazla olduğunu, hemşirelerin sorumluluk ve iyileştirmedeki etkisini bu yazımla sizlere aktardım.
Daha sağlıklı günler geçirmeniz dileğiyle hoşça kalın.
Simbians’ta yer alan diğer hastalıkları ve sağlık durumlarını keşfedin.