Bu yazımda en fazla merak edilen bir soru olan ‘Neden yaşlanıyoruz?’ sorusuna cevap vermeye çalışacağım. Bu nedenle bu soruya doğru cevapları verebilmek amacıyla biraz insan yaşamında bahsetmek istiyorum.
İnsan yaşamı; bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere beş aşamalı bir döngüdür. Bu döngünün son basamağı olan yaşlılık, özünde göreceli bir tanım olmakla birlikte fiziksel ve ruhsal değişimlerin gözle görülür derecede meydana geldiği bir süreçtir. Bu süreç kronolojik ve biyolojik olmak üzere iki alt başlıkta incelenir.
Kronolojik yaşlanma, insanın doğumundan içerisinde bulunduğu zamana kadar geçen yıllara bağlı değişimler olarak tanımlanabilir. Birleşmiş Milletler tarafından yaşlanma ile ilgili yayımlanan raporlarda 60 yaş kronolojik yaşlanmanın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Biyolojik yaşlanma ise insan bedeninde meydana gelen fiziksel değişimlerdir. Bu değişimlere kalıtım, biyolojik ve ekolojik hayat, yaşam tarzı gibi faktörler neden olmaktadır. Deride meydana gelen incelmeler, duyu organlarında oluşan problemler, boy kısalması, kemiklerin kalsiyum kaybından kaynaklı olarak yoğunluğunun azalması gibi olaylar fiziksel değişime örneklerdir.

Peki, biz bu değişimleri neden yaşıyoruz, neden yaşlanıyoruz?
Bu soruya cevap olarak, sizlerle çalışmalar sonucu ortaya çıkan birkaç teoriyi incelemek istiyorum.
Neden Yaşlanıyoruz?
Genetik ve DNA Hasar Teorisi
Yaşlanma sebeplerinin ilk sırasında genetik şifre yer almaktadır. Kromozomların uç kısmında bulunan telomerler, kromozom bütünlüğü ve sağlamlığında görevli yapıdır. Bu yapı her DNA eşlenmesinde bir miktar kısalır ve belirli bir kısalığa ulaştığında hücre bölünmesi durur. Böylece yaşlanma mekanizması tetiklenir ve yaşlanma süreci başlar. Bunun yanı sıra sigara, alkol, kirli hava gibi çevresel faktörlerin DNA’da neden olduğu hasar da yaşlanmayı etkileyen başka bir etkendir. Tüm bunlara ek olarak son yapılan çalışmalarda yaşlanmayı başlatan CB36 adlı bir gen olduğu görülmüştür fakat henüz çalışma mekanizmasına dair bir gelişme elde edilememiştir.
Bağışıklık Sistemi ve İç Salgı Bezleri Teorisi
Bu teoriye göre, belirli bir yaştan sonra bağışıklık sisteminde meydana gelen zayıflamalar ve bazı hormon miktarlarında görülen azalmalar yaşlanmanın başka bir sebebidir. Genellikle yaşlılarda görülen kemik erimesi, göz tansiyonu, idrar kaçırma gibi hastalıklar bu teoriyi destekleyen birtakım örneklerdir.
Serbest Radikaller Teorisi
Besinlerden enerji üretimi sırasında ortamda ‘serbest radikaller’ adı verilen maddeler birikmektedir. Buna bağlı olarak vücutta yetersiz kalan antioksidanlardan dolayı bu serbest radikaller vücuttan atılamaz. Böylece yaşlılığa neden olan bir başka etken olarak kabul edilmektedir.
Kalıtsal Değişiklikler (Epigenetik) Teorisi
DNA dizisindeki değişikliklerin neden olmadığı fakat ırsi olan gen ifadesi değişikliklerine epigenetik adı verilmektedir. Kısacası, epigenetik ırsi olup genetik olmayan dış görünüm ile ilgili olaylardır ve yaşlanmada meydana gelen epigenetik faktörlerin kalıtımla aktarılabildiği gösterilmiştir. Bundan dolayı epigenetik teori yaşlanmayı etkileyen başka bir teori olarak kabul edilmektedir.
Özetle; yaşlanma hem çevresel hem de genetik olaylar tarafından etkilenen karmaşık bir süreçtir. Bilim insanları bilinen mekanizmaların yanı sıra yaşlılığı etkileyen ve yaşlılığa neden olan daha birçok mekanizma olduğunu düşünmektedir. Psikolojik etken olarak bilinen korku, yalnızlık, stres, endişe gibi olaylar hormonal ve bağışıklık sistemini etkileyerek yaşlanma sürecini hızlandırır. Bunlara bağlı olarak yapılan çalışmalar yaşlanmanın durdurulamayacağını fakat geciktirilebileceğini ortaya koymuştur.
O zaman stres ve endişeyi neden hayatımızdan çıkarmıyoruz? 😊
Simbians’ta yer alan diğer hastalıkları keşfedin.
Kaynaklar
Dr. Tuba Sarıgül, 18.01.2016, Neden Yaşlanıyoruz? https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/neden-yaslaniyoruz
Meriç Öztürk ve Kadir Arı, 13 Temmuz 2016, Neden Yaşlanıyoruz? Yaşlılığı Yenebilir Miyiz? (https://evrimagaci.org/neden-yaslaniyoruz-yasliligi-yenebilir-miyiz-4432 )